6.30.2010

6+2+2'nin son +2'si..



Çok önemli bir adımdı Türk futbolu ve kulüpler adına. 6 yabancı sahada , 2'si kulübede, 2'side tribünde olacak bu sene. Peki bu yeni gelen + 2 ne olacak ? Nasıl kullanılacak ? yada kullanılacak mı merakla bekleniyor..

Söylenene göre Galatasaray bu hakkı kullanmayacak. Soruyorum neden ? Neden son +2'yi genç bir oyuncuyla kullanmıyoruz. Zaten bir pilot takımımız yok Avrupa'da. Bu da büyük bir eksiklik bana göre. Hem Galatasaray'dan yıldız çıksın istiyorsunuz hem de bu kontenjanı kullanmıyorsunuz , çok saçma.

Hadi genç oyuncuya kullanmadınız bari 'pazar değeri' olan bir oyuncuya kullanın. Nedir pazar değeri ? Forma satışlarını artıracak bir futbolcu ama sadece Türkiye'de değil dünyada. Nereye açılalım dediğim açık , Asya kıtası... Neden bir Japon futbolcu alıp bu kontenjanı Asya için kullanmayalım ? Belli ölçüde ilgi çekiyor bu tip transferler. Inamoto geldiğinde çok bişey veremese de , stadda görüyorduk Japonları. Bir de iyi performans gösterirse değmeyin keyfe. Bunları değerlendirmek gerek işte. Büyümek için Asya'ya da açılmak gerek..

Hadi bunları düşünemiyoruz. Bari Harry Kewell'ı tutun son +2 kapsamında yahu.

6.29.2010

Baygın Portekiz. { İspanya 1-0 Portekiz }



Baygın Portekiz dedim çünkü son 25 dakika resmen İspanya Portekiz'i bayılttı. Rezil rüsva etti desek az olmaz herhalde. Gecenin maçı , İspanya-Portekiz'di. İspanyollar Villa'nın golüyle 1-0 kazandı ve Paraguay'ın rakibi olmayı başardı.

Şimdi yazılacak o kadar çok şey var ki.. Hangisinden başlasam diye düşünüyorum. İlk olarak gecenin starı Ronaldo'dan bahsedeyim. Bugün Villa performansıyla Ronaldo'yu ezdi. En iyi futbolcular sıralamanızı tekrar gözden geçirin. Maç boyunca hiçbir şey yapmadı ve takımın da yaptıklarını yok etti. 10 kişi hatta 9 kişi oynadı Simao'da hiç oynamadı çünkü. Ronaldo'nun yaptığı en istikrarlı şey , şu stadın dev ekranında kendine bakmak. Sanki bir artist gibi ha bire kendine bakıyor. Gerek kalmadı zaten , şimdi evinden bol bol televizyona bakacak. :)

İspanya maçın başında etkili oldu Portekiz karşısında. Torres ve Villa ile etkili olmaya çalıştı ama Torres'e fırsat vermedi özellikle Coentrao. Coentrao'yu da çok beğendim hem savunmada hem de hücumda müthiş etkili oldu. Torres dediğim gibi gününde değildi yerine giren Llorente çok daha etkili oldu. Portekiz savunmasını rahatsız etti ve nitekim golü de buldu. Herşey o golle başladı. O dakikadan sonra İspanya resmen ortada sıçan oynadı Portekiz'le. Sinir bozucu şekilde oyunu kontrollerine aldılar.

Ispanya bugün o gruptaki ölü toprağını üzerinden atmış gözüktü. İleride bir Paraguay maçı var. Muhtemelen Brezilya-İspanya eşleşmesi izleyeceğiz son dörtte. O da müthiş bir mücadele olacak. Bakalım Paraguay bir sürpriz yapar mı ? Yoksa İspanya bu üst düzey performansını sürdürür mü ? Göreceğiz ilerleyen günlerde...

Sıkıcı Paraguay... { Paraguay 0-0 Japonya }



Günün Maçı Paraguay ile Japonya arasında oynandı. Paraguay maçı penaltılarla 5-3 kazandı.Maçın başından sonuna kadar Paraguay hücumda çok etkisiz kaldı. Hatta doğru dürüst pozisyonları yoktu. Böyle olunca savunmaya önem verdiler sıkıcı golsüz bir maç izledik.

Japonya daha atak oynamayı seven , futbol adına daha iyi şeyler veren takım oldu turnuva başından beri. Bu yüzden elenmelerine ben şahsen çok üzüldüm. Paraguay bugün bu maça hiç birşey katmadı ama tur atlamayı bildi. Ha İspanya'yı yada Portekiz'i eleyebilirler mi ? Belirsiz. Bu tip defansif oyun oynarlarsa belki geçerler ama biz de kanser oluruz. Hele bir de Portekiz ile eşleşirse , eyvah ki ne eyvah !
Hele bir de Paraguay'ın hocasının artistvari hareketleri yok muydu ?! Patladım yani , saçma saçma tepkiler..
Bir bölüm de hakem De Bleeckere'ye yazmak istiyorum. Bu nasıl kötü bir yönetim anlamadım. Maçın kaderine etki etmedi gibi gözükebilir ama etti. Japonlar iyi frikik atıyor diye faulleri bile çalmadı. Paraguay adına da hatalı kararlar verdi. Hakemlerin kötü performansı devam etmekte.

Gün sıkıcı başladı. Umuyorum ki İberya derbisi güzel ve bol gollü olacaktır..

Anthony Annan





Öncelikle Sofistike Sportive ailesinin en yeni üyesi olarak hepinizi selamlıyorum arkadaşlar, kalem yoldaşlarımla beraber sizlere en kaliteli yazıları sunmaya çalışacağımızdan şüpheniz olmasın. :)

Şu aralar Dünya Kupası'nda hayranlık ile izliyorum Gana'yı, ve "bence" Afrika ekibinin çeyrek finale ulaşmasındaki en önemli oyuncu Anthony Annan'ı. Gelin Annan'ı daha yakından tanıyalım.

1986 doğumlu Annan, futbola ülkesinde başladı. Genç yaşta çeşitli takımların formasını giydi ve 2007'nin Ocak ayında ülkesinin Accra Hearts of Oak kulübünden taa Norveç'e, Start'a transfer oldu. Kısa zamanda 11'in değişilmez ismi oldu, ancak 2007 yılının geri kalanını sakatlıklarla boğuşarak geçirdi ve takımı Start o sezon küme düştü. 2008 Ağustos'una kadar bir başka Norveç ekibi Stabæk'e kiralandı, ve takımın sezonun ilk yarısını namağlup tamamlamasında büyük rol oynadı. Ağustos'ta Blackburn Rovers'a 1 haftalık deneme için gitti, Paul Ince'in çok beğenmesine rağmen transferi gerçekleşmedi. 1 ay sonra da Rosenborg'a transfer oldu. 2 senedir de Rosenborg'da başarılı performans gösteriyor.

Annan, kısa boyuna rağmen çok sert, mücadeleci bir isim. Oyunu geriden çok iyi okuyabiliyor, ve pas trafiğini çok iyi kontrol edebiliyor. "Yeni Essien" yakıştırması yapılıyor Annan için, ama bence Essien'i geçebilecek potansiyele sahip.

Makul bir bonservis bedeliyle transfer edilebileceğini sanıyorum, ve 2-3 sene sonra, bu gelişim grafiğini göstermesi halinde 20-30 milyon euroların konuşulacağı bir isim olacağına şüphem yok.

Dipnot: Anthony Annan'ın, BM eski genel sekreteri Kofi Annan'ın akrabası olduğu söyleniyor...

Thuram v2 - Mamadou Sakho

Benim gibi FM manyakları çok iyi bilir bu elemanı. Ama gelin biraz daha yakından tanıyalım bu Sakho'yu.

13 Şubat 1990'da doğdu, 11 yaşında PSG altyapısına santrafor olarak girdi, ancak altyapıda defans oyuncusu eksikliği bulunması onun defansa kaydırılmasına sebep oldu (iyi ki de olmuş). Camp des Loges'un en parlak genciydi, ve 17. doğum gününden 1 gün sonra AEK ile oynanan UEFA Kupası son 32 maçı kadrosuna aldı Paul Le Guen. Herkes onun yedek soyunacağını beklerken ilk 11 başladı ve bir sürpriz daha yaparak yaşına göre aşırı olgun, aşırı derli toplu oynadı. Bu 2006-2007 sezonundaki tek maçıydı.

O haziran ilk profesyonel kontratını da imzaladı, 3 senelik bir anlaşmaydı bu. Sadece 17 yaşında olmasına rağmen artık kadronun gediklilerinden olmuştu, zaman zaman da forma buluyordu. 20 Ekim 2007 tarihinde PSG, Valenciennes ile karşılacaktı. Ancak takımın 2 kaptanı Pauleta ve Sylvain Armand sakattı, herkes Yepes'in kaptan çıkacağını düşünüyordu. Öyle olmadı tabi durum, Paul Le Guen kaptanlık pazubandını 17 yaş 8 aylık Sakho'ya verdi. Böylece Ligue 1 tarihinin en genç kaptanı oldu.

O günden sonra Sakho taraftarın sevgilisi haline gelmeye başladı. Ertesi sezon tam 34 maça çıktı ve takımının UEFA Kupası'nda çeyrek finale kadar çıkmasında büyük rol oynadı. İlk resmi golünü de 18. doğumgününden 1 gün sonra St. Etienne'e attı. Yönetim hemen harekete geçti ve kontratını 2012'ye kadar uzattı.

Bu sene de takımın bankolarından biri olacak ve önümüzdeki 1-2 sene içinde büyük ihtimalle Premier Lig'de seyretme imkanı bulacağız "Yeni Thuram" Sakho'yu.

Colomb olmaya gerek yok !

 Amerika'yı Colomb mu , Zheng He mi keşfetti henüz net değil ama bu sıralar Amerika'daki iyi futbolcuları görmek için kaşiflere ihtiyaç yok. Hiç aklıma gelmezdi bir gün Amerika'yı seyretmekten keyif alacağım. Yazılacak çok oyuncu var ama ben birini yazacağım. Michael Bradley ...



Babasının oğlu Bradley , Amerika teknik direktörü Bob Bradley'in oğlu oluyor. Oğluna kıyak mı geçiyor bu denir aslında en başta ama öyle değil. Bob Bradley gittiği her takıma oğlunu da götürüyor ve futbola ısındırıyor. Kariyerine MLS'de başlamış 16 yaşında. Şuan Borussia M'gladbach'ta oynuyor 1987 doğumlu.4 yıllık kontratının 2 yılını doldurdu bu sezon.

Michael Bradley kupada ve Bundesliga'da çok başarılı bir sezon geçirdi. Bundesliga'nın vasat takımlarından olan Mönchengladbach'ta 28 maça çıktı ve 5 gol attı. Mevkii olarak iki yönlü oynayabiliyor ama defansif yanı daha ağırlıklı. Saçları sıfıra vurunca da Fabian Ernst'e benzettim. Bitmek bilmeyen bir enerjisi var. Gana maçında böyleydi , uzatmalarda dahi koşuyordu ileriye top çıkarıyordu çok dikkatle izlemiştim o maçta da. Ayrıca golcü ve tamamlayıcı bir özelliği de var. Koyacağım videolarda da bunu görebiliriz. Yine Galatasaray'ın hatta Bursaspor'un ihtiyacı olan bir mevkiiye cuk oturur Bradley. Çok büyük paraların da döneceğini sanmıyorum transferinde. Nitekim Gladbach'ta oynamak var , Galatasaray'da oynamak var. Eğer ciddi anlamda ilgilenilirse , ki umarım öyledir , çok çok yararlı olacaktır.

Bir kaç video ile yazıyı tamamlayalım.




Şanssız Şili { Brezilya 3-0 Şili }



Şanssız Şili diyorum hakikaten çok şanssız bir eşleşme oldu kendi açılarından. En azından bi tur daha ilerlemesini isterdim ama turnuvanın favorilerinden biri olan Brezilya ile eşleştiler. Yazık oldu.

Maçın başında biraz sıkıntı olacak diye düşündüm Brezilya adına ama öyle olmadı. Sahneye Juan çıktı. Turnuva başından beri çok çok beğeniyorum kendisini. En iyi defans oyuncularından biri turnuvanın. İlerlemiş yaşına rağmen çıkıp çatır çatır topunu oynuyor. Geçen sezon adı Galatasaray ile geçmişti , keşke diyorum keşke...

Fabiano turnuvanın gol kralı gediklisi. İddaa'da vermeyi planlıyordum ama vermedim sonra vazgeçtim. Keşke verseydim müthiş bitirici bir adam. Bugün de konuşturdu bunu. Kaka'ya değinelim bir de. Bu adam Brezilya'nın herşeyi olmuş bence. Kilit adamlardan biri , umarım sakatlanmaz da katkılarını sürdürür.

Şili'de ilk grup aşamalarında acayip bir izlenim bırakmıştı bende. Final sözleri geçiyordu kendi ağızlarında ama final istiyorsanız daha iyi oynamanız gerek. İspanya'yı ne yapıp edip yenmeliydiler. Lider çıksalar bugün daha farklı durumda olabilirdi.



Brezilya-Hollanda maçı oldukça zevkli bir maç olacak en azından bugünün güzel yanı bu oldu. :)

6.28.2010

Robben ve Hollanda! { Hollanda 2-1 Slovakya }



Hollanda gruptan lider çıkarak turnuvaya tıpkı Euro 2008'deki gibi iyi başladı. Son 16'da rakibi Slovakya'ydı. Slovaklar buraya biraz da mucizevi geldiler. Bundan ötesi onlar için tarih sayılırdı , olmadı. Maçı Robben ve Sneijder'in attığı golle 2-1 kazandı.

Hollanda bugün gerçekten kusursuz bir oyun ortaya koydu. Hem hücumda , hem savunmada mükemmel bir performans orataya koydu. Özellikle Robben'in oyuna ağırlığını koyması maçın kilit adamı olmasına neden oldu. Hollanda-Robben uyumu takımı farklılaştırıyor gerçekten. Attığı golde topu öyle bir yere vurdu ki tam ölü nokta. Bunları çok yapıyor ve çok iyi yapıyor Arjen. Zaten yakın zamandan beri Robben ile Messi'nin arasında çok fazla bir fark olduğunu düşünmüyorum yaşından ve saçından başka. Hani Robben şu oyununu 20 - 22 yaşlarında oynasa çok farklı olurdu. Olsun bu yaşında da Hollanda ve Robben'i izlemekten keyif alıyorum.
Şimdi Hollanda bu akşam ki sonuca göre Şili veya Brezilya ile oynayacak. Brezilya büyük ihtimalle gelecek. Bu oyunla Brezilya'ya göz dağı vermiş oldu.
Slovakya ise turnuvaya gelerek büyük bir sürpriz yaptılar. Onlar için aslında turnuva umutları Paraguay maçında bitmişti. Sürpriz İtalya galibiyeti ve Sırbistan'ın yenilmesiyle şanslı bir tur kazandılar. Rakip Portakal olunca 'orda dur' oldu Slovaklar ve turnuvaya veda ettiler. Ülke taraftarlarının memnun olduğunu tahmin ediyorum. Bir daha Dünya Kupası'na yolları düşer umarım. Renk kattılar.

Ankaragüçlü Vittek de inanılmaz bir performans gösterdi ve Slovak tarihine geçti Dünya Kupasında en çok gol atan futbolcu olarak. 2 Milyon €'ya Ankaragücü'ne gitmesi de gerçek bir transfer başarısı...

Sofistike bir transfer..



Blogumuza 4 yazarla başlamıştık. Kimisi aktif oldu , olmadı derken bir yıldız transferi daha yaptık :). Bilenler bilir Curva Sinistra'nın üstad yazarı , aziz dostum Barkın , artık Sofistike Sportive adı altında yazacak. Hayırlı olsun. Artık o üstadvari yazılarını buradan okuyabileceğiz.

Sevgiler..:)

6.27.2010

Vamos Argentina ! { Arjantin 3-1 Meksika }



Dünya Kupası son 16'da Arjantin Meksika ile kozları paylaştı. Maçı Arjantin , Higuain ve Tevez(2)'in golüyle 3-1 kazandı ve Almanya'nın rakibi oldu.

Maçta gollerden ve oyundan çok hakemler konuşuluyor veya konuşulacak. Malum bugün hakemler kupada çok kötü performans sergiledi. Bu akşamki maçta da ilk golde Arjantin'in attığı golde bariz bir ofsayt vardı. Tevez dokunmasa o topa hiç bunlar yaşanmayacaktı burada güzel güzel konuşacaktık. :) Tabi suç Tevez'in değil , hakemin. Önce gol verilmeyecek sandım , yan hakemle konuştular ama gol iptal edilmedi. Muhtemelen staddaki televizyondan gördüler ve konuştular. Fakat orada bile gözüktüyse nasıl verilmedi anlamadım. Skandal niteliğinde bir gol oldu ve maç çözüldü.

Higuain yine çok fazla öne çıkmasa da fırsatçılığını konuşturdu. Arjantin'in kondisyon gücü gerçekten çok yüksek. İyi yükleme yapmışlar maçın sonuna kadar koşmaya devam ediyorlar , maçtan düşmüyorlar ilk maçtaki gibi. Arjantin gittikçe iyiye gidiyor yani. İkinci golde Osorio'nun büyük hatası vardı. Sanırım topu geriye çekecekti , ayakları dolandı. Maç boyunca kötü oynadı genel olarak Meksika savunması. Artık dünyada savunma yapmayı bilmeyen yok ama Meksika böyle üst düzey maçta basit hatalar yaptı. Yenilgiyi haketti her ne kadar ilk golü , gol olmasa da...

Tevez'in ikinci golüne ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bence turnuvanın şuan en güzel gollerinde ilk ikiye girer. Luis Suarez de dün çok güzel bi gol attı , bugün de Tevez harika bir gol attı. Gülle gibi gitti top , tam doksan denilen yere. Harikulade...

Şimdi rakip Almanya. Arjantin'e olan büyük sempatim ve desteğim devam ediyor. :) Ne olursa olsun erken final gibi bir maç olacak.

Go Home Capello.{Almanya 4 -1 İngiltere }




Almanya için maç ne kadar iyi başladıysa da İngiltere için de o kadar kötü başlamıştı. İngiltere ikinci golü yedikten sonra tamamen dağılacak gibi görünüyordu fakat Upson'ın golü ile maça tutunmaya çalıştılar. Lampard'ın güzel vuruşunda bütün dünya'nın gördüğü golü Uruguaylı hakem göremedi.

İngiltere durumu o anda 2-2 yapmış olsa bile Almanya bir sonraki tura çıkacağının sinyallerini veriyordu. Capello futbolcu tercihlerinde yanlışlık yaptı. Sol kanata Gerard'ı resmen hapsetti. İngiltere sol kanattan gelemedi. Milner yerine Joe Cole ile başlamalıydı. 14 numaralı Barry vasatı aşamadı. İngilizlerin gözü şüphesiz Ferdinand'ı arıyordu. Terry ile Upson'ın uyumsuzluğu açıkça görülüyordu. İngiltere kısa boylu forvetleriyle hava toplarıyla gelmek istedi karşılarındaki Mertesacker'i göre göre. En azından Crouch'u koyarak bu yoldan gidebilirdi Capello. Almanya ise rakibinin açıklarını iyi değerlendirdi ve Miller'i maçın adamı yaptılar.

Yarın bütün İngiliz basını önce hakeme sonra Capello'ya demediklerini bırakmayacaklardır. Capello Güney Afrika'dan direk İtalya'ya gider.

İngiltere - Almanya (Devre Arası)


İngiltere'nin verilmeyen golü

6.26.2010

Unutmadık seni Herr Derwall !..

Jupp Derwall
1927-2007


Türk futbolunun ve Galatasaray'ın kaderini değiştiren adam.

Çok şey borçluyuz sana " Şer Gümüş Kıvrım "

Unutulmadın Herr...

Bekledim de gelmedin ( Şili 1-2 İspanya )

Kısa kısa....


Şili maçı İspanya açısından kader maçıydı. Belki bu maçta özlediğim takımı görürüm diye umutla oturmuştum ekran başına. Ama ilerleyen dakikalar gösterdi ki İspanya aynı İspanya, Del Bosque aynı Del Bosque, Villa aynı Villa ( Yine o harika adam vardı sahada ). Şu Busquets'te bizim göremediğimiz ne var şaşıyorum doğrusu. Çok mu iyi Cesc'ten. Çok mu iyi oynuyor acaba ?

Formsuz Torres'te neden ısrar ediliyor anlamadım. Takımın diğer Torres'i hatta diğer Fernando Torres'i Llorente Torres neden oynamaz şu takımda ?

Cesc konusunda ısrarımı sürdürmekten yoruldum. Llorente konusunda da ısrarlıyım. Torres formsuzsa-ki forumsuz-, Llorente'ye en azından bir devre şans tanınmalı. O da bu şansı çok iyi değerlendirecektir eminim.

İspanya takım olarak nasılmı ? Bildiğimiz İspanya'nın yarısı. Ama o sıkıcı yan paslar, ileri-geri oynamalar, uyutmalar.... ekran başındakilere küfür yahu...küfür. Silva'yı oyuna sokmadı o paslar.

İsviçre'ye üzüldüm. Adamlar tüm eforlarını ilk maçta sarfettiler. Kesinlikle çıkmayı hak ediyorlardı. Ola ki Hitzfeld kalırsa 2012'de büyük işler başarabilirler.

6.25.2010

Umut vermeyen iki takım { Grup F }



Grup G'de Portekiz-Brezilya ve Fildişi-Kuzey Kore maçları vardı. İki maçta pek tat vermedi. Fildişi Sahilleri'nin hücumdaki etkisizliği , Portekiz'in kapalı oyunu bu tat vermemeye sebep oldu.

Portekiz maça 4-5-1 ile başladı hatta 4-6-0 gibi bişeyler oynadılar. Ronaldo'yu tek başına ileri yollayıp , top Brezilya'dayken topun arkasına geçti ve Brezilya'ya alan vermedi. Bruno Alves oldukça iyiydi , ben beğendim. Brezilya'da ise çok fazla yaratıcılık göremedik bu maçta. Baptista eski formundan biraz uzaklaşmış gibiydi. Zaten Dunga'nın kadrosunu da pek çözebilmiş değilim hala.




Fildişi Sahili takımı yüksek oyuncu kalitesine rağmen , bir türlü istenen oyunu veremiyor. Bunun sebebi bence Sven Goran Eriksson. Yanlış tercihleri vardı tamam bu maçta Kalou gol atmış olabilir ama ilk iki maçta tamamen sahada kaybolmuştu. Zaten Kuzey Kore banko bir 3 puan niteliğinde bu maçta da gol atamayacaksa ...

Sonuç olarak Portekiz ve Brezilya tur atladılar. Ben iki takımında durumunu iyi görmüyorum ve finale gidebileceklerine şimdilik inanmıyorum.

6.24.2010

Mucizeye 3 kala.. { Grup F }



Grup F'de bu akşamüstü oynanan maçlar , Yeni Zelanda-Paraguay ve İtalya-Slovakya maçlarıydı. Grupta her takımın tur atlama şansı bulunmaktaydı. Grupta şansı en az olan ekip Slovakya'ydı ama Slovakya gruptan çıkmayı başardı. Şüphesiz üzerine çok şey yazılmalı ama ilk görüşlerim Yeni Zelanda üzerine olacak.

Yeni Zelanda 28 yıl sonra Dünya Kupası'na katılan bir takımdı. Kimse ama kimse şans vermiyordu. Sonuncu olur , averaj takımı olur diyordu. Fakat ilk maçından itibaren bir çizgi yakaladı ve üç beraberlik aldı. Üstelik biri son şampiyonla, diğeri Slovakya ile. İnanılmaz bir başarı Zelanda için. Umuyorum ki Okyanusya'dan iyi bir takım olarak artık boy gösterirler.

Gelelim İtalya'ya... İlk maçtan biraz anlar gibiydim. Paraguay tabii ki iyi bir takım ama son şampiyonun yenmesi gerekiyordu hadi onu yenemedi bari Yeni Zelanda'yı ne yapıp edip yenmeliydi. Olmadı. Bunları yapamıyorsanız elenmeniz en uygun görüştür. Bana göre bu grubun ilk ikisi Paraguay ve Yeni Zelanda olmalıydı. Yani hakedene göre bakılırsa ilk iki budur.

Slovakya ise Sırbistan gibi Avrupa'nın iyi kadrolarından birine sahip. Sırbistan dün elendi, Slovakya öyle olmadı. Başta havayı yakalayamasalar da sonradan uyanıp, gruptan çıkmayı başardılar. Yine de çok fazla ilerleyeceklerini sanmıyorum. Vittek de Ankaragücü için bir madendir. Bu sezon Turkcell Süper Ligi ekarte edebilir Vittek ve Ankaragücü... 2 milyon Euro'ya Vittek'i almak çok büyük bir transfer başarısı.

Yazık oldu Zelanda'ya. :)

Bir Öneri : Valter Birsa



Valter Birsa ile önerilerime başlamak istiyorum.

1986 doğumlu Slovenyalı Valter Birsa kariyerine Primorje takımında başlamış kendini Gorica takımında iyice göstermiştir. Gorica'da forvet arkası mevkiinde çok etkili olan Birsa 61  maçta 29 gol atarak , scoutların dikkatini çekti. Türkiye'de Scout sistemi çok fazla gelişmediği için bizim haberimiz olmadı tabii. Sochaux gözlemcileri ve transfer komitesi Birsa için harekete geçti. Sochaux'a transfer edildiği seneden itibaren çıkışa geçen Valter Birsa , üç senede 68 maça çıktı. Slovenya kariyerinden daha az forma şansı bulmuş olsa da kendini göstermeyi iyi bildi. Sloven futbolunun yükselen değeri olmayı başardı.

Sochaux'ta kiralandı oynadığı son senede devre arasında. Auxerre satın alma opsiyonuyla kiraladı Birsa'yı. Sochaux bunu neden yaptı anlamasam da Auxerre iyi iş çıkardı. Yaklaşık 4 ayda 15 maça çıktı 1 gol atabildi ama iyi performans gösterdi. Bu iyi performansla bonservisiyle birlikte Auxerre'e geçti.Bu sezon 34 maçın 24'üne ilk 11'de çıktı. 3 gol atabildi.

Oyunu iki yönlü oynayabilen , uzaklardan kaleyi iyi gören bir futbolcu. Maçın skorunu her an değiştirebilecek yeteneğe sahip bir futbolcu. Dünya Kupasında da Slovenya'nın en büyük kozu oldu. Elendi Slovenya ama devam etse çok iyi işler yapmaya devam edecekti. Milli Takımda da 10 numara giyen Birsa , takımında 9 numarayı giyiyor.Eğer transferi düşünülürse yaklaşık 3 milyon Euro'ya kapatılabilir. Galatasaray düşünebilse keşke...

Bir ilginç özelliği de olduğundan fazla centilmen bir adam. Bir Auxerre-Marsilya maçında Kone ile çarpışması sonucu yerde kalmış , hakem Kone'ye kırmızı kart göstermiştir. Birsa yerden kalktıktan sonra hakemi uyarıp , kırmızı kartı geri aldırmıştır. Böyle de karakterli bir oyuncu...

Bir kaç videosuyla bitirelim yazıyı...





6.23.2010

Almanya yenince,Gana da yenmiş sayıldı { Grup D }



Grup D'ye geldi bu akşam sıra. Almanya-Gana , Sırbistan-Avustralya maçları vardı. Grup D'de herkesin şansı vardı ama Gana en avantajlı takımdı. Fakat galibiyet alan takım yine avantajlı duruma gelecekti. Avustralya haricinde çünkü onların ilk maçtan kalan 4-0'lık bir hezimeti vardı. Hiç bir kupada böyle bir skor kabul edilemez bir dezavantaj sağlar. Böyle de oldu...

Almanya ilk yarıda Gana karşısında başabaş mücadele etti. Pozisyonlar eşit sayıdaydı neredeyse Mesut ile önemli bir fırsattan yararlanamadı. Onu atsa daha rahat geçebilirdi maç ama kendini affettirdi ve Türk asıllı bir Alman , Almanya'ya turu getirdi , hem de mükemmel bir golle... Şimdi İngiltere ile zorlu bir sınav var. Bakalım Mesut Özil , İngiltere gibi bir dev karşısında neler yapacak şimdiden merak ediyorum.

Gana ise tamamen fiziksel mücadeleye dayalı bir takım olmuş durumda. Son vuruşlardaki etkisizliği onların ilerlemesine engel olacaktır. Pozisyonlarda son vuruşu yapamıyorlar. Şuana kadar iki golleri var ve ikisi de penaltıdan bu da bunu gösteriyor. Amerika gibi etkili bir takıma karşı baya zorlanacaktır Gana. Amerika'yı da şansa geçeceklerini sanmıyorum.

Avustralya ve Sırbistan çok kaliteli iki takım. Özellikle Sırbistan'ın yaptığı sükse beni heyecanlandırıyordu. Çok yetenekli oyuncuları var. Krasic , Tosic , Pantelic, Vidic gibi uluslararası futbolculara sahip. Gel gelelim bu uluslarası durumunu kullanamadılar. Vidic'in yaptıkları penaltı hatalarıyla bunu ortaya koydular. İlk maçtaki amatörce yapılan penaltı intiharına sebep oldu. Avustralya ise ilk maçın hesabını vermiş oldu. Kewell'ın kırmızısıyla Gana karşısında zor duruma düştü. Hakeminde bu hatası Avustralya'yı evine yolladı. Maç boyunca etkili oynadı Avustralya , Verbeek'in Holman'ı yedek soyundurması anlam veremediğim bir olaydı. Çok da güzel bir gol attı Holman. Galibiyetle veda etmiş oldu böylece Avustralya...

Slovenya'nın şanssızlığı { Grup C }



Grup C'de Slovenya - İngiltere ve ABD-Cezayir maçları vardı. İlginç bir grup oldu bu grup da. Dört takımında çıkma şansı vardı ama kazanan Amerika ve İngiltere gruptan çıktı. İngiltere ile başlayalım...

İngiltere'nin bu kadar zorlanacağını kimse düşünmüyordu. Amerika ve Cezayir beraberlikleri kötü etkiledi. Yakalanan havayı da yitirdi İngilizler çünkü tüm çevrem şampiyonun İngiltere olacağını düşünüyor ve destekliyordu. Capello da en büyük etkendi. Fakat evdeki hesap , çarşıya uymadı. Bugün de Slovenya'yı ilk yarıda oynadığı etkili oyunuyla yendi. Capello'nun yaptığı değişiklikler takımı düzeltti. Heskey'den vazgeçip , Defoe'yi kullandı. Bu önemli bir seçimdi. Carragher yerine Upson oynadı ve Lennon'ın yerine de Milner'a şans verildi. Bunlar gruptan çıkmasını sağladı İngiltere'nin.

Amerika , Cezayir karşısında çok etkiliydi lakin Cezayir de ilk iki maçındaki oyunundan uzak bir görüntü sergiledi. Daha atak bir oyun oynadı ve pozisyonlar da buldu. Tam maç berabere bitiyor derken Landon Donovan sahneye çıktı. Amerika'yı lider olarak gruptan çıkartmayı başardı.

Slovenya'yı ayrı olarak değerlendirmek istiyorum. İyi ki Rusya'yı eleyip gelmişler. Ben çok çok beğendim Slovenya'yı turnuva boyunca. Renk kattılar , hem ilk maçta , hem ikinci maçta. Çok kaliteli , iyi oyuncuları var. Birsa olsun , ki onun için ayrı bi yazı yazacağım, Ljubijankic olsun , kaleci Handanovic olsun bunlar çok etkili oyuncular. Elenmeleri kötü oldu. Amerika yerine Slovenya izlemek isterdim açıkçası. Ayrıca grup lideri Amerika olunca kupanın seyri de değişti. Şimdi akşam Almanya yenerse lider olarak çıkacak ve İngiltere ile karşılaşacak. Kupanın iki favorisinden biri veda edecek. İlginç bir Dünya Kupası izliyoruz gerçekten.

6.22.2010

AES { Arjantin Eleme Sistemi}



B grubunda gecenin maçları G.Kore - Nijerya ve Yunanistan-Arjantin idi. Çok güzel maçlar oldu ve Arjantin, Güney Kore ile birlikte tur atladı. Arjantin maçı ağırlıklı bir yazı yazacağım bu grupta.

Öncelikle Arjantin'in karşısına güçlü rakip gelmedi diyenler artık biraz daha düşünsün. Yunanistan'ı hiç beğenmiyorum ama bugün ki Arjantin'in oyunu harikaydı. Özellikle ikinci yarıda tüm oyunu domine ettiler , pozisyon vermediler ve sonlara doğru iyice baskıyı artırarak Yunanistan'ı madara ettiler. Kupa öncesi çok zor bi grup değildi ama Nijerya ve Güney Kore kendine göre iyi ve dişli rakipler. Kaliteli kadroları var , kabul edelim.

Arjantin'de Veron , Messi , Otamendi ve Rodriguez çok çok iyilerdi. Kanattan darmadağın etti Rodriguez , Veron hatasız oynadı. Messi kalabalık defans içinde iyi uğraştı. Güzel işler yaptı.. Pastore oyuna girdikten sonra kısa sürede de olsa pas trafiğini artırdı. Bu ilginç bi göze çarpan olaydı. Bundan sonraki maçlarda Pastore'ye şans vermeli Maradona.

Güney Kore-Nijerya maçı da ilginç bi maçtı. Nijerya farklı kazanabilse o bile çıkabilirdi bugün. Onlar da iyi takımdı ama hakem bitirdi onları ikinci maçta. Bugün ki maçta da iki takım da iyi mücadele etmesine rağmen Güney Kore puan almasını bildi. İkinci gol , Park Chu Young'ın golü mükemmeldi. Yanılmıyorsam turnuvanın ilk frikik golü.

Arjantin birinci , Güney Kore ikinci bitirdi. Böylece ilk eşleşmeler de Arjantin-Meksika , Güney Kore- Uruguay oldu...

1.Arjantin 9
2.G.Kore 4
3.Yunanistan 3
4.Nijerya 1

İşte A grubunun kaderi...



Grup A'da ilk kura çekildiğinde şüphesiz herkesin aklına Fransa'nın gruptan çıkacağı ve kolay grup olacağı geliyordu. Tek düşünce Uruguay ile Meksika ikincilik için kapışır diye düşünüyordu. Fransızlar ve Domenech hariç..

G.Afrika maça çok iyi başladı. Fransa'ya fırsat vermedi. İlk golü de bulduktan sonra Fransa'nın sigortaları attı belki de. Gourcuff dirsek hareketiyle kırmızı kart görünce G.Afrika'nın işi kolaylaştı. Bir anda 2-0 olunca herkes bir sürpriz çıkacak diye bekledi. Uruguay da gol atınca umutlar artmasına rağmen olmadı. Güney Afrika gruptan çıkamadı. Fransa da aynen öyle. Maçı 2-1 Güney Afrika kazandı. Fransa'nın bu hale gelmesinde tek sorumlu Federasyon ve Domenech'tir. Bir kere buraya Raymond ile gelmek başlı başına bir saçmalık. Bu takımı zaten ne duruma getirdiği ortada. Anelka küstü , Henry küstü , Zidane bile kendisinden beklenmeyen sertlikte bir çıkış yaptı. Kupa sırasında ilk maçtan sonra yollasa bile kârdı. Olmadı , yapamadı. Şimdi dövünsün dursunlar. Belki Euro 2016'nın ahı tuttu. :)

Yeni gelecek Laurent Blanc tam tabirle "enkaz devralacak."

Meksika ve Uruguay grup kurası ilk çekildiğinde ikincilik için savaşacağını düşünüyorduk. Fakat ilk maçtan itibaren özellikle Uruguay çok iyi olduğunu gösterdi. Meksika ilk maçta beraberliği zor kurtarmasına rağmen ilk maçın baskısından iyi kurtuldu. O maçta Marquez'in golü Meksika'nın gruptaki kaderini belirlemiş oldu. Bugün oynanan maçta Uruguay'ın 1-0 kazanmasına rağmen iki Güney Amerika takımı elele tur atlamış oldu.

1.Uruguay 7
2.Meksika 4

3.G.Afrika 4
4.Fransa 1

Uruguay 1-0 Meksika
G.Afrika 2-1 Fransa.

Güney Afrika averaj farkıyla elenmiş oldu.



6.21.2010

Beklediğimiz İspanya ( İspanya 2-0 Honduras )


Günün son maçında İspanya gruptaki 2. maçında Honduras'ı David Villa'nın attığı gollerle 2-0 mağlup etti.

Donuk başladı, sakin başladı. Tam da İspanya- İsviçre maçı akıllara geldi. Yoksa turnuvanın en büyük favorisi yine mi kaybedecek diyorduk. Gerçi ben Fabregas'ı kadroda göremeyince elenirse de elensin artık dedim. Takımın Xavi'den sonra en iyi orta sahası yedek kalıyor. Bunu anlamak çok güç.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu takım Aragones zamanında daha iyi top oynuyordu. Del Bosque zamanında takımı bıraksan kendi futbolunu oynar ama Del Bosque yaptığı hatalarla takımı frenliyor adeta. Yaptığı seçimleri, taktikleri ne kadar doğru uygularsa o kadar daha iyiye gidiyor İspanya. İsviçre maçındaki hatalardan kısmen de olsa dönülmüş ama yine de eksikler var.

Beklediğimiz İspanya bu değil belki de ama bugün sahada güzel bir oyun vardı. Kendi oyununa dönmüş bir takım, kendi özelliklerini gösteren bir takım vardı sahada. Xavi'nin daha ön plana çıkması, Xabi'nin asıl yerinde oynaması ve Cesc'in artık ilk 11'de yerini bulması beklenen İspanya'yı getirecektir tabi.

Busquets'i çözmüş değilim, ne Barcelona'da ne İspanya'da. Cesc'in en kötü hâli bile ondan iyidir.

7-0'dan tura doğru.{ Portekiz 7-0 Kuzey Kore }



Dün akşam ki Fildişi maçından sonra Portekiz maçının önemi artmıştı Portekiz için. Atabildiklerine attılar biraz dah abarttılar. Maçın gollerini 29. dakikada Raul Meireles, 53. dakikada Simao, 56. dakikada Almeida, 60 ve 89. dakikalarda Tiago, 81. dakikada Liedson ve 87. dakikada Ronaldo attı.

Kuzey Kore için tarihi bir gün oldu. Çok ağır bir yenilgi oldu ve kupanın en farklı skoru oldu. Kupa tarihinin de en farklı skorlarından biri oldu tabi. Uzun zamandır kupalarda böyle skor görmüyorduk.

Oyun için yazılacak bişey de yok zaten. :) Portekiz gruptan çıkmaya çok yakın..

Afrika'da Fransız mı ?! { Brezilya 3-1 Fildişi Sahilleri}



Başlığın cevabından yola çıkalım. Güney Afrika'daki turnuvada Fransızlar çok çok formsuz. Her alanda , hem hakem hem de futbol ve milli takım. Resmen turnuvanın fiyaskosu oluyor Fransa...

Bugünki hakemle başlamak istiyorum yazıya. İnanılmaz kötü bir maç yönetti. Neler yaptı anlayamadım bile. Oyunu çok kesti. Yanlış kartlar çıkardı. Elano'nun sakatlandığı pozisyonda kartı es geçti. Gol de elle oynadı Fabiano. Gol sonrası diyaloguna hiç girmek istemiyorum , ilginç şeyler söylerim.

Maça dönersek , iki takımda kontrollü başladı oyuna. Brezilya her zaman ki oyun düzeniyle hiç bozmadan , tam bir görev takımı. Kaka'nın performansında biraz kıpırdanma oldu. Onun dışında Fabiano gerçekten gecenin yıldızıydı. Elano golünde takipçiliğini konuşturdu. Daha sonra sakatlandı umarım önemli bir şeyi yoktur.

Fildişi takımının da en büyük şanssızlığı ve hatası Sven Goran Eriksson'dur ! Bu nasıl bir futbol anlayışı ve kadro seçimidir arkadaş. Bu turnuvanın iki en büyük fiyaskosudur. Orta saha seçimleri çok kötü. İki maçtır sahada ruh gibi gezinen Kalou'nun takımı  Chelsea olduğu için mi sahada acaba ? Şu iki maçı izleyin Keita girdikten sonrasını izleyin. Ortasahada Tiote , Tiene gibi oyuncular vasat oynuyorlar. Organize geldikleri atak bile yok. En etkili silahları hızlı adamları , kim onlar Gervinho , Keita gibi adamlar onları da yedek oturtursan yenilmeye mahkum kalırsın böyle iyi bir kadroya rağmen. İyi yönetilmiyor Fildişi...

Kalan maçlara göre işi zor Fildişi'nin. Bakalım neler göreceğiz daha.

6.20.2010

Bir Sürpriz daha ! { Italya 1-1 Y.Zelanda}



Bir sürpriz de İtalya'dan geldi bugün. Kupanın 9. gününde İtalya ile Yeni Zelanda karşı karşıya geldi. Zelanda ilk golü Smeltz'le buldu ardından penaltıdan Iaquinta durumu eşitledi. İkinci yarıda da baskılarını sürdüren İtalya golü bulamayınca 1-1'e razı oldu. Bu sonuçla İtalya ve Yeni Zelanda ikişer puana ulaştı.

Öncelikle Yeni Zelanda'dan bahsetmek istiyorum. Değişik bir takım.. Kuzey Kore , Honduras gibi ülkelerle eş değer hatta daha kötüydü turnuva başında -benim gözümde-. Fakat maçlar başladıktan sonra önce Slovakya'yla başabaş mücadele ettiler , bugün İtalya ile. Kim ne derse desin bir çizgileri var ve kupaya gelmek için çok uğraştılar. Bu çizgilerini sürdürürlerse kupaya devamlı katılımcı olurlar. Buraya gelmeleri tam bir mucizeydi şimdi puanlar alıyorlar. Bravo Yeni Zelanda'ya...

Lippi'nin İtalya'sı elemelerde oldukça iyiydi. Kaybetmeden geldiler buraya. İlk maçında kaybetmeme ünvanını korudular ama kazanamadılar da... Dünya Kupasında kazanamadıktan sonra bi önemi yok katılmanın. İlk maçta ki iyi oyunundan eser yoktu. Montolivo ve Marchisio kötü oynadılar maç boyunca. İkinci yarıda Lippi'nin hamleleri hareket getirse de İtalya gibi bir ulusal takımsanız ve son şampiyonsanız bu maçı rahat kazanmak zorundasınız. Penaltı olmasa İtalya'nın golünü garanti edecek bişey yok ortada. Ki penaltıya da penaltı demeye bin şahit gerek. Çok yanlış bir karar. Maç içindeki faullerde ve kartlarda da hata yaptı. İyi yönetemedi Guatemala'lı hakem..

Grupta işler karıştı. Paraguay rahat görünüyor ama Yeni Zelanda'yı hafife alırlarsa , ki hiç sanmıyorum, onlar da bir sürpriz yaşayabilir. Herşeye müsait bir grup ve şanslar eşit. İtalya'nın bu haline bakılırsa ve Slovakya'nın kadro gücü olarak iyi olduğunu biliyorsak Slovakya'nın da şansı var.

Kupaya ilk veda ( Kamerun )


Artık kupada gruplar yavaş yavaş şekillenmeye başlarken, vedalara da sıra geldi. Turnuvada E grubunda mücadele eden Kamerun, günün son maçınd 1-0 öne geçtiği karşılaşmada Danimarka'ya 2-1 yenilerek kupaya veda eden ilk ekip oldu.

Kamerun'un turnuvada attığı tek gol İnter'in yıldızı Samuel Eto'o'dan geldi. Le Guen'in turnuvaya damgasını vurmasını bekliyordum ama yanılmışım. Kupadan sonra ne yapar bilmiyorum ama kendisini hedefi olan bir takımda görmek isterim doğrusu.

Tahminler bölümünde günü kârlı kapattık. 3'te 3 yaparak güzel bir kapanış oldu.

19 Haziran tahminlerimiz ;

Hollanda-Japonya ; Hollanda alır.
Gana-Avustralya ; 2-3 gol
Kamerun-Danimarka ; 2,5 gol üstü

6.19.2010

Olmadı be Harry !... ( Avustralya 1-1 Gana )







Çok güzel başlamıştı maç...Harry ilk 11'de, Avustralya bastırıyordu. İşte özlediğimiz, istediğimiz Avustralya diyorduk. İyi başlayan Avustralya 11. dakikada her ne kadar Kingston'ın hatasından da olsa golü buldu.

Herşey iyiydi, güzel gidiyordu. Ama o lanet 24. dakika... o lanet top bula bula Harry'nin elini buldu. Ondan sonrası malum...Harry'i uzun bir süre beklemek sadece 24 dakika içinmiş...ama olsun be...Harry'i görmek güzeldi.

Maçtan kısa kısa notlar düşmek istiyorum ;

* Geçtiğimiz Almanya maçı sonrası Lucas'ı eleştiren, iyi transfer değil, iyi oyuncu değil diyen ahmaklara çok güzel bir cevap oldu. Her Gana atağında Lucas vardı.

* Bresciano maçın en kötüsüydü. Bütün topları ezdi. Avustralya'nın ataklarında hız kesen, topu kaptıran, atağı bitiren futbolcu oldu. Çok kötüydü...çok

* Gana yine çok iyiydi. Bir diğer maç hakkındaki yazımda da belirttiğim gibi son vuruşları daha iyi olsaydı çok farklı yerlere gelebilirlerdi.


* Bu maçta spikere diyecek laf bulamıyorum. Verdiği bilgilerin yanlışlığı, gereksiz bilgileri vermesi ( Bu konuda tek müsammaham Ertem Şener'dir ), İsim telafuzu...varoğlu var.

Ben kimin ne yaptığını bilmek istemiyorum, bilmek istesem oturur araştırırım internet başında.

Kimin kime atladığından, kimin kimi aldattığından, kimin kime ne yaptığından, kimin ne dediğinden banane... Futbolun magazin tarafını severim ama maç içinde değil. Çok anlatmak istiyorsan maçtan sonraya program koy, çık orda anlat.

Anelka artık dayanamadı


Var bişey demiştim ikinci yarının hemen başında Anelka'nın oyundan alınmasında. Domenech bu kadar erken müdahale etmezdi. Bugün sebebi ortaya çıktı. Devre arasında kendisine taktiksel uyarılarda bulunan Domenech'e Anelka küfürle karşılık vermiş ve bu tepki Anelka'ya pahalıya mal olmuş. Federasyon yetkilisini yaptığı açıklamada bu davranışın kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve Anelka hakkında verdikleri kararı açıklamış. Alınan karara göre Anelka'nın milli takımla ilişkisi kesilmiş. Bugün antrenmana çıkmayan Anelka'nın takımdan önce Fransa'ya döneceği kesin.

Ne diyelim...Domenech'ten bir hafta önce dönüyor, çok birşey kaçırmış sayılmaz. Belki bu hadiseyle Domenech oyun sisteminde biraz değişikliğe gider.

6.18.2010

Kahretsin !... ( İngiltere 0-0 Cezayir )


Maçın son dakikalarında Rooney'in yaptığı faulden sonra Beckham'ın ağzından çıkan " F.ck you ! "tepkisinin başlığa yansımış hâlidir " Kahretsin ".

İngiltere bildiğimiz İngiltere şeklinde devam ediyor. ABD maçından farkları Rooney'in de takımın kalanına ayak uydurması ve Gerrard-Lampard ikilisinin artık " yiter ya yiter " dercesine bugün biraz daha ön planda olmalarıydı. İkilinin bu denli ön planda olmalarını Capello'nun Barry tercihine de bağlayabiliriz. Barry orta sahada bu ikilinin yüklerini hafifleterek biraz daha ofansa katkı yapmalarındaki etkendi.

ABD maçında yapılan ortalara değinmiştik. O maçta ilk isabetli orta 70. dakikadaydı. Bu maçta da 75. dakikada oldu. Daha önce yapılan bir isabetli orta olduysa da gözümden kaçmıştır veya en etkilisi Defoe'nun kafa vuruşu diyebiliriz. Defoe bu takımda ilk 11 oynayabileck bir oyuncu. İlk maç sonrası ideal ikili Rooney-Defoe olarak gözükmekteydi aslında. Rooney'in daha iyi oynaması için arkasında Giggs-Scholes-Park üçlüsü benzeri bir üçlü oluşturulmalı. İngiltere'nin de kadrosu buna son derece müsait. Rooney'le paslaşacak, araya toplar atacak, koşular yapacak bir tempo lazım.

İngiltere baştan sona bir türlü oyunun kontrolünü ele geçiremedi. Sahada ruhsuz bir futbol vardı.
4-4-2 tarzı oyunlarda kanatların takıntısız işlemesi gerekir. İngiltere'nin bugün sol kanadı yok gibiydi ve sağda Lennon ABD maçı kadar etkili değildi. Joe Cole tıkanan kanat akınları için ideal bir isim. Bu takımda nasıl yer almaz ona da şaşmamak elde değil.

Gelelim Carrick'e. Lampard Chelsea'de arkasında Essien ve Mikel ile oynuyor. Gerrard, Mascherrano ve Lucas. Lampard ve Gerrard'ın arkasında sağlam bir isim oynadığında daha etkili olacakları hiç şüphesiz gerçektir. Joe Cole'dan sonra Carrick'in nasıl forma şansı bulamadığına da hayret etmemek yine elde değil.

Capello hayret edilecek işler yapıyor. Peki ya Rabah Saadane ? Bugün Cezayir sanki maçın favorisiymiş gibi oynadı desek yanlış söylemeyiz. Özellike savunmada çok iyiydiler. Cezayir aslında Slovenya maçında da çok iyi oynamıştı ama kapalı Slovenya savunmasını ve Handanovic'i geçemediler. Yavaş oyunları da biraz bunda etkendi. Bu maçta biraz daha tempolu oynadılar. Savunmada Yahia ve Bougherra çok iyi bir ikili oluşturdular. Özellikle Bougherra Rooney'in bugün kötü oynamasında çok etkiliydi. Sağda Yebda ve solda Ziani Slovenya maçındakinden daha etkili bir oyun ortaya koydular. Cezayir'in son vuruşları yapabilecek, daha etkili bir forveti olsaydı bugün İngiltere'yi 23'ünden sonra evine yollardı sanırım. Belhadj ( TRT spikerinin deyimiyle "belhedçç " ) Lennon ve Johnson'un ABD maçı kadar etkili olmalarını engelledi ve takımına hücumda destek vererek İngiltere savunmasına zor anlar yaşattı. Belhadj çok iyi bir bek. Her ne kadar Lyon dönemi umduğu gibi geçmese de Lens ve Portsmuth yılları kendisi açısından çok iyi geçti. Önümüzdeki yıl onu tekrar büyük takımlarda görebilmeyi umuyorum. ( Aslında Rijkaard'ın istediği türden bir sol bek ;) )

Has Milli Takım ! { Almanya 0-1 Sırbistan }



D grubunun ikinci maçında Nelson Mandela Bay Stadyumunda Almanlar ile Sırplar karşılaştı. Maçı Sırbistan Jovanovic'in attığı golle 1-0 kazandı. Miroslav Klose ilk yarıda kırmızı kart gördü.

Öncelikle bir Arjantin destekçisi olarak Almanya'yı en iyi rakip olarak görüyordum ama yanılmışım. Aslında biraz da bunu anlamıştım. İlk maçta Avustralya'ya karşı ezici bir oyun oynasa da rakibinin hali içler acısıydı. On kişi de kalınca Aussie'leri yenmek çok kolaylaştı. Bu yüzden Almanya güzel göz boyadı , herkes oo çok iyi falan derken Sırbistan geldi iyi bir oyunla kazandı.

Bu maçtaki galibiyetin payı biraz da milli duygular. Almanya'da böyle bir sıkıntı seziyorum. Yeterince kenetlenemiyorlar. Sırbistan öyle değil maç öncesi iyi kenetlenmişler , iyi konsantre olmuşlar. Almanya kulüp takımı gibi inanç yok , kenetlenme yok. Hepsi ayrı ülkeden gelmiş  Alman olmuş. Bu yüzden Almanya , finalde , yarı finalde , çeyrek finalde kaybetmeye mahkum. Loser Deutschland.

Sırbistan genel olarak dirençli ve iyi oynadılar. Yalnız çok tecrübesizler , amatör hatalar yapıyorlar. Yani koskoca Vidic orada o elle neden dokunuyor ? Anlamak mümkün değil. İlk maçta da buna benzer bi hatadan dolayı yenildiler. Akıllanmamışlar belli ki.. Zigic için de kötü bir gündü. İyi oynamadı yani , golde katkısı vardı o kadar. O dakikadan sonra çok etkisizdi. Krasic ve kaleci Stojkovic günün yıldızlarıydı.

17.00'de Gana-Avustralya maçı da Avustralya'nın üstünlüğüyle biterse ilginç bir grup olacak.

Türkiye'de teknik direktör ve transfer...



Türkiye'de teknik direktör olmak yabancıya da zor , yerliye de. Yerli hocaya biraz daha zor diyebiliriz ama duruma ve yıllara göre de değişkenlik gösterebiliyor. Bugün Yerli hocaların en büyük eksiği gittikleri takımlarda tutunamamak ve iyi bir sözleşme yapamamak. Bugün görüyoruz yabancıların sözleşmelerini..

Daum konusu var bir de. Bugün ona yapılanlar hiç mi hiç yabancı değil. Daha önce bu filmi aynı şehirde öteki yakada gördük. Herkes biliyor Florya tesislerinde bir öğle vakti Skibbe Almanya'dayken yardımcıları görevden aldı Adnan Polat ve yönetimi. Bir bakıma" hadi artık git " dendi. Şimdi Cristoph Daum'a yapıldı aynı şey. Tazminat ödememek için bu yeni bir moda , yeni bir taktik. Çok saçma ve profesyonellik dışı...

Transfer mevzuusuna gelelim. Türkiye'de acaba hangi transfer hoca isteğine göre yapılıyor ? Bana göre %5'lik kesimi. Geçen sene ki Galatasaray transferlerinden tutun , Fenerbahçe'ye kadar hepsi şüpheli. Bu sene de aynı çizgiyle devam ediyoruz istikrarlı şekilde. Daha teknik direktör bulmadan oyuncu alıyoruz , sonra neden oynatmıyorsun , sen futbol cahilisin diyoruz. Kim mi ? Schuster - Quaresma , Stoch-Daum...

Ya Schuster'in sisteminde Quaresma'ya yer yoksa ? Ya Daum'un istediği adam Stoch değilse ? Bu akla mantığa sığacak bişey mi ? Türkiye'de yöneticiliğin en büyük sorunu da bu. Çok biliyorlar. Birazcık bilmeyin de geri çekilin. Sezon sonu olası bir başarısızlıkta en masum adam rollerine yatıyorlar , neden ?" Biz transferi yaptık , adam kullanamadı. "

Bu kadar...

Gece Sonu Resimleri #7


+ evet bu adam Raymond Domenech. "Oha" seslerini duyar gibiyim. :)

+ Nijeryalı ve Vuvuzela'sı..



İyi geceler..

Yeter Domenech Yeter ! { Fransa 0-2 Meksika }



El yordamıyla , elle kolla buralara gelen Fransızlar ile Meksika A grubunun ikinci maçında karşılaştı ve maçı Meksika 2-0 kazandı. Goller Hernandez ve penaltıdan Blanco kaydetti. Fransa'nın etkisiz oyunu aynen devam etti bu maçta da. Neredeyse hiç pozisyona giremedi koskoca Fransa takımı. Tam bir fiyasko , tam !

Tabii ki bunun sebebi Raymond Domenech. Ben Fransız değilim , Fransa'yı da desteklemiyorum. Lakin iyi bir maç izlemek isterdim. Yok.. Adamın aklında futbol oynatmak yok. Henry'yi sadece kendi egosunu tatmin etmek için yedek bırakıyor. Bu kadar olmaz yani. Sabote etmek istese bu kadar başarılı olamaz.

Aklı olan bir adam zaten Domenech ile kupaya gelmezdi. Şimdi yanıyorum İrlanda'ya. Onlar olsa daha farklı şeyler olurdu. Daha güzel şeyler izlerdik. El yordamıyla bu kadar oldu...

Meksika'ya gelince ben çok beğeniyorum takımı. Paraguay , Uruguay ve Meksika şuana kadar beğendiğim Kuzey ve Güney Amerika takımları.Sürpriz çıkarsa bu takımlardan çıkabilir. Giovani Dos Santos çok hareketliydi , çok rahatsız etti. Onun dışında çok iyi takım oyunu oynuyorlar. Tebrik etmek lazım Aguirre'yi iyi top oynuyorlar hakikaten. Blanco da penaltıdan golünü atarak turnuvada gol atan en yaşlı 3. oyuncu olmuş. 37 yaşında Blanco. Muhtemelen katıldığı son kupa. Onun için çok iyi bir gece oldu. Son bir not da Arap hakeme , çok cesur kararlar verdi. Helal olsun .

Bu sonuçlardan sonra muhtemelen Uruguay-Meksika gruptan çıkacak. İki takıma da son maçta beraberlik yetiyor. Acaba iki takım da birbirine yatıp berabere bitirir mi ? Göreceğiz. :)

Bu arada başlığı " Yeter Yıldırım Demirören Yeter" melodisiyle uyarlayabilirsiniz.

6.17.2010

Nijerya intihar etti ! { Yunanistan 2-1 Nijerya }



Günün 17.00 maçında Nijerya ile Yunanistan ölüm-kalım maçına çıktı. Kazanan şansını devam ettirecek kaybeden kupaya elveda diyecekti. Yunanistan kazandı. Oscar Ruiz'in yardımlarıyla Nijerya'yı yendiler. Yunanistan'ın gollerini Salpingidis ve Torosidis kaydetti. Nijerya'nın tek golü Kalu Uche'den geldi...

Maçın başında Nijerya çok etkiliydi. Ben Yunanistan'ı farklı yenebileceklerini bile düşünüyordum. Golü de erken bulmuşlardı. Nijerya artık rahat götürür diyordum ki , Kaita'nın pozisyonu oldu. Sanki kırmızı kart ağır oldu gibi geldi ama bilemiyorum. Olan oldu hakem kararını verdi ve maçın kırılma anı bu oldu.

Bu dakikadan sonra Samaras oyuna girdi ve Yunanlar yüklenmeye başladı. İlk yarının sonuna doğru beraberlik golünü buldular. İkinci yarıda oyun biraz daha dengelense de son 15 dakikaya girerken Enyeama'dan beklenmeyecek bir hata geldi ve komşu bunu da değerlendirdi. Son dakikalarda Nijerya kontratakla bir gol kaçırdı ki akıllara zarar zaten.. Bildiğiniz intihar etti Nijerya..

Komşu umutlarını son maça yani Arjantin maçına bıraktı. Bu kadar zayıf bir ekiple üç puan aldıklarına şükretseler iyidir bence. Arjantin ve Güney Kore bu gruptan çıkacak gibi gözüküyor. Nijerya'nın matematiksel olarak şansı var hala ama zor.

Maradona'yla adım adım... { Arjantin 4-1 G.Kore }



B grubunda Arjantin ikinci maçında G.Kore ile karşılaştı. İlk maçındaki etkisiz oyununu aşmış bir görüntü çizdiler. Güney Kore ise zayıf Yunanlara karşı iyi oynamıştı adeta kondisyonuyla ve top kullanmasıyla yıkmıştı. Bu sefer yemedi bu. Arjantin Higuain (3) ve ChuYoung'un kendi kalesine attığı golle 4-1 yendi. Gruptan çıkmayı da garantilemiş oldu.

Bizzat desteklediğim Arjantin'in bu oyunu çok mutlu etti beni. :) Hala eksikler görüyorum takımda ama.. Orta saha yönünden biraz zayıf kalıyor Arjantin. Mascherano çok yalnız kalıyor. Hele bugün iyice yalnız kaldı bi ara yine ilk maçtaki gibi kopmalar yaşandı. O aralar Kore iyi geldi ama net fırsatları harcadı. Bu durumdan Arjantin elenirse elenir. Orta sahayı iyi kullanan bi İspanya , bi İngiltere gibi takımlar Arjantin'i eleyebilir. Benim düşüncem Di Maria yerine Pastore'nin oynaması ve Veron'un da geri dönmesi. O zaman çok daha iyi bir takım olur.

Messi kendini gösterdi ilk defa tam manasıyla. Müthiş oynadı. Dört golde de imzası var bir şekilde. Bu performansını turnuva boyunca gösterirse Arjantin şampiyon olur. Bence olacak da..
Higuain de çok iyi bir oyuncu onu da yazmak gerek. Hakikaten son attığı gol müthiş. Topu tam ölü noktaya yolladı. Maç boyunca çok sahada görünmese de hat trick yaparak büyük golcü olduğunu göstermiş oldu.

Adım adım şampiyonluğa ,Maradona'yla...

6.16.2010

Uruguay tamam dedi ( G. Afrika 0-3 Uruguay )





Turnuvada birinci maçlar İspanya- İsviçre maçıyla sona ererken ikinci maçlar da ev sahibi Güney Afrika'nın Uruguay maçıyla başladı.

Uruguay bugünün sinyalini Fransa maçında vermişti. Çalışkan orta sahası ve ilerde takımı sırtlayan Forlan'ıyla Güney Afrika maçının ipuçlarını vermişti kendi oyunu açısından. Karşımda bu kadar kötü bir Güney Afrika beklemiyordum doğrusu. Yine savaşacaklarını, kolay lokma olmayacaklarını bekliyordum. Afrika açısından yanılmışım...

Maça iyi ve hızlı başlayan, üstünlüğü ele geçiren Uruguay 24. dakikada golü bulduktan sonra kontrollü bir oyunu tercih etti. Suare ve Forlan'la hücumda etkili olan Uruguay orta sahada baskılı bir oyunla Güney Afrika'ya adeta şans tanımadı. Güney Afrika ise ara sıra geliştirdiği ataklarda golü bulamadı ve Uruguay'ın tam da istediği türde bir oyun ortaya koydu.

80. dakikada Forlan penaltıdan takımının ve kendisinin ikinci golünü kaydederken Güney Afrika kalecisi Khune de kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Maçın skorunu belirleyen golü ise 90+4'te Pereira'dan geldi.

Uruguay istedi ve kazandı. Güney Afrika karşısında daha hızlı ve tempoluydular. İstedikleri gibi oynadılar. Afrika'yı da istedikleri gibi oynattılar. Zaman zaman tempolu, zaman zaman kontrollü oyunu tercih ettiler. Meksika maçını da kazanacaklarını düşünüyorum. Grubu lider bitirmeleri için engel yok.

Son olarak Suarez hakkında düşüncelerim ciddi ciddi değişmeye başlıyor....Umarım kendisi hakkında yanılmam...

Gece sonu resimleri #6


Fransa milli takımı antrenmanı :) Ama bu fotoğraf anı kafaları karıştırıcı...Akıllara İrlanda maçı ve Henry'nin elle yaptığı asist geliyor hemen...Yoksa Domenech ? Hayır....hayır ?..


Ribery Fransa milli takımıyla kayak yaparken baya neşeli....




İspanya'nın Güney Afrika yolculuğu...Vuvuzelalara dikkat....



Valdez ve Reina kankalar...


Capello ve İngiltere milli takımı golf oynarken...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails