7.31.2010

Kötü adam Frank !

Bu sene de geçen senenin aynısı, takımın futbolunda hiç bir ilerleme yok, nasıl bir hoca bu Frank ! diyebilirsiniz. Görünen de zaten budur. Fakat olaya başka pencereden bakarsak bu lafın neden söylendiğini rahatlıkla anlayabiliriz.

Öncelikle Frank Rijkaard & Johann Neeskens ikilisinin kafasında ki sistemin ana öğesi pastır. Pas yapabilmek için de pas yapan oyunculara gerek vardır. Eğer öyle oyuncuların varsa sistem işler, sonra takım alıştıkça göze daha hoş gelen şeyler ortaya çıkar, ve takımın futbolu her zaman gelişir, gelişmeye açıktır, çünkü oyuncular o sisteme uygun oyunculardır, hocanın dediklerini yaparken zorlanmazlar. Fakat pas yapamayan oyuncular varsa, veya herhangi mevkiide oyuncu eksikliği varsa haliyle hocanın sistemine yanıt vermekte zorlanır futbolcular, takımın futbolu sisteme uygun oyuncular olmadıkça gelişmez, takımın her bölgesi sisteme uygun olmadıkça ilerlemez, belki biraz kademe kaydeder o kadar.

Şimdi bu lafın neden dendiği anlaşılmıştır umarım. Zaten bu cümlede her hangi bir yanlışlık yok, fakat yeterli oyuncu olmassa Frank'ın elinde, zaten takımın futbolu gelişmez ki. Frank ön libero olan adamı pasör biri yapamaz, orta sahada adamı yoksa sağ bek olan birini orta saha yapamaz. O da bir insan sonuçta. Geçen seneye de bakacak olursak zaten Frank & Johann ikilisi baya sıkıntı çektiler bu problemden. Takım eline verildiğinde, Elano felan da geldiğinde sisteme uyabilecek bir kadro vardı elinde. Sağlam bir Linderoth ve geçen sezondan kalma iyi bir Ayhan vardı orta sahada. Sonra Linderoth gene sakatlandı, Ayhan'da sakatlık geçirdi. Üstüne Baros gitti, Kewell'da gitti. Elano gibi ofansif adam defansif kullanılmak zorunda kalındı, haliyle ikilinin elinde bırakın sistem oyuncularını, normal oyuncular bile kalmadı. Haliyle "sisteme alışma senesi" dediğimiz 2009/2010 senesi ne yazık ki boşa geçmiş oldu. Eğer sisteme uyacak bir kadro olsaydı teknik ekibin elinde, "sisteme alışma senesi" diyebilirdik.

Herneyse, işte bu cümle sisteme uyumlu olan oyuncu eksikliğinden söyleniyor, işte bu yüzden futbolumuz geçtiğimiz seneden pek bir fark gösteremiyor. Çünkü takımda orta saha da oynayan pasör oyuncu sayısı 2. Birisi pek beğenilmiyor, diğeri ise gönderilmeyi planlanan oyuncular arasında yer alıyor. Yani uzun lafın kısası Elano giderse biri defans yapabilen pasör orta saha olmak üzere en az 2, gitmezse en az 1 defans yapabilen pasör orta saha alınmazsa bu takıma, daha çok söylenir bu cümle ve sonunda da Frank Rijkaard "kötü hoca" damgası yiyerek ayrılır güzelim ülkemizden.


7.29.2010

Aman dikkat !

Az önce Tanburacı'nın yazısını okuyordum. O da yazmış şakası olmaz diye...



Bu akşam ki Galatasaray-OFK Belgrad maçı bence çok tehlikeli bir hal alabilir. Geçen sezondan hatırlayacağımız gibi Partizan da Fenerbahçe'yi zorlamıştı. Sırplar takım oyununu iyi oynar ve savaşçıdırlar. Zaten kadroları da genç , çok koşacaklar. Sezonu daha yeni açıyoruz , motivasyon düşük olabilir aman dikkat diyelim.

Yeni transfer Pino'yu da izlemek dileğiyle deyip , maç saatini beklemeye başlayalım.

7.22.2010

Iker & Sara çifti San Francisco sokaklarında

Dünya kupasının en çok konuşulan iki ismiydi belkide. Kupadan sonra dün ve ondan önceki gün San Francisco sokaklarında görüntülenmişler...




















7.21.2010

Yeni Sezon Formalarımız | Somon





Habertürk görüntülemeyi başarmış. Yukardaki kareler tanıtım filminin çekimlerinden. Tanıtım filmlerinin daha doğrusu kısa filmlerinin yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yapacağı dün resmi siteden belirtilmişti.

Forma renginin somon olacağı çoğu kişi tarafından biliniyordu. Benim asıl merak ettiğim formaların futbolcular üzerinde nasıl duracağıydı. Yukardaki resimlerle de merakım giderildi doğrusu.

Ben beğendim...ya siz ?

Hollandalı Düğünü


İlk resimlerimiz Heitinga- Zenden çiftinin düğününden.

Everton forması giyen Hollandalı yıldız John Heitinga, Boudewjin Zenden'in de kızkardeşi olan Charlotte Sophie Zenden ile geçtiğimiz günlerde İspanya'nın İbiza adasında dünya evine girdi.










Düğünde göze çarpan en büyük konuk Sylvie & Rafael Van der Vaart çifti.




İkinci düğünümüz Wesley Sneijder ve Yolanthe Cabau van Kasbergen çiftinin düğünü. Çift geçtiğimiz günlerde İtalya'nın Siena kentinde dünya evine girdiler.





Bu genç adam Wesley'in oğlu Jessey.


Düğünün konuklarından Chivu.


Nerde düğün orda Sylvie - Rafa.

ve son olarak...
Hollandalı eski yıldız Kluivert. Yıllar pek de değiştirmemiş seni Patrick.

7.17.2010

Dan Gosling (Genç Yetenekler)

Daniel Gosling, 2 Şubat 1990'da Brixham adlı küçük bir liman şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaşta futbola başladı ve kendini Ada'nın köklü kulüplerinden Plymouth Argyle'da buldu sadece 16 yaşında. Aslında asıl yeri ortasahanın ortasıydı, Plymouth'da da hep ortasahanın ortasında oynuyordu yine dönemin gelecek vaadeden oyuncularından Luke Summerfield ile yan yana. Bir gün takımı sağ beki Kouo-Doumbe sakatlanıyor, genç Gosling'e sağ bek yolu görünüyordu. Sağ bek olarak çıktığı ilk resmi maçta büyük beğeni topluyordu.

O dönem Plymouth'da 3 tane genç yıldız adayı bulunuyordu; Luke Summerfield, şu aralar Chelsea'de oynayan Scott Sinclair ve Dan Gosling. Bu üçlüyü Chelsea denemelere çağırdı. Sinclair ve Gosling beğenilerek kontrat önerildi. Sinclair kabul etti ve Chelsea'ye imza attı. Ancak Gosling o seneyi de Plymouth ekibinde geçirmeye karar verdi. İngiltere u-17 milli takımını Avrupa Şampiyonası'nda 2.liğe taşıdıktan sonra Everton'a 14 Ocak 2008'de imza attı.


Çoğu genç gibi kiraya verilmedi Gosling, David Moyes'in başka planları vardı onun için. İlk resmi maçını Middlesbrough'ya karşı oynadı, beğeni topladıktan sonra da zaman zaman şans verdi Moyes ona.

Ancak o şöhret patlamasını FA Cup 4. tur rövanş maçında Goodison Park'ta yaptı. 118. dakikaya kadar gol, hatta pozisyon olmayan maçta çok kritik bir gol atarak bir anda Ada basınının gündemine oturdu genç Gosling. O maçtan sonra daha da fazla süre almaya başladı.


Gosling'in kontratı geçtiğimiz Haziran'ın 30'unda bitti, kulübü Everton'ın önerdiği haftalık £15.000'lik teklifi geri çevirdiği ve Newcastle United'ın haftalık £20.000'lik teklifini kabul ettiği söyleniyor. Genç futbolcunun gelişimini sürdüreceğini ve Ada Futbolu'nun geleceğinde kendine çok iyi bir yer edineceğini düşünüyorum, bu çocuğu takip edin...

7.13.2010

Dünya Kupası'nın Altın 11'i !

Kupanın 11'ini finalden 2 gün sonra yazma fırsatı buluyorum. Takipçilerimizden de bu konuda özür dileyelim.



Bana göre Kupanın 11'i...

Casillas - Maicon - Puyol - Mertesacker - Capdevila - Xavi - Iniesta - Sneijder - Mesut Özil - Forlan - Müller. 

Kaleye Casillas'ı yazdım. Çünkü daha başka bi seçenek düşünülemez herhalde. Fakat hani bir gümüş kadro olsa kaleye Neuer'i koyardım. Casillas farkını ortaya koydu.

Sağ bekte Maicon tercihine yanlış diyemez kimse. Tartışmasız en iyi sağ bek olarak geldiği turnuvayı iyi bitirdi kendi açısından. Puyol takımını taşıdı , Mertesacker de çok fazla hata yapmadan oynadı. Sol bek tercihim de Capdevila oldu. Çok çok beğendim bu turnuvada.

Orta saha için çok fazla söz gerek yok. Xavi-Iniesta ikilisi , şüphesiz turnuvanın en iyi orta sahaları. Bunların yanına Mesut ile Sneijder'i de yazabiliriz tabi. Özellikle Mesut beni çok şaşırttı. Bekliyordum ama bu kadar da değil !

ve Forvet hattı. Turnuvanın yıldızı bana göre Diego Forlan. Attığı gollerle , takımının liderliğine soyunmasıyla herşeyiyle bunu haketti. Uruguay gibi son yıllarda düşüşte olan bi takımı adeta turnuvada yeniden yarattı. 2014'e kadar oynar mı bilmiyorum ama iyi ki Uruguay gelmiş ve iyi ki seni izledik Forlan.
İkinci forvet tercihinde Villa ve Müller arasında kaldım. Tercihim , hiç sevmesem de , Müller'den yana oldu. Gol Krallığının ortaklarından biri ve turnuvanın genç yıldızlarından biri oldu. Koca bir 'helal olsun'u hakediyor bu yaşta , bu başarı... Şahane.

Önümüzdeki günlerde de En'leri yazmayı düşünüyorum. Sevgiyle kalın.

7.09.2010

Cana'dan daha iyi bir hareket.



Transfer dönemine sessiz girdi Galatasaray. Özellikle yabancı transferde dışa satımda hareketli günler geçirse de transfer yapma da sıkıntı vardı. Haldun Üstünel'in istifası, maddi kriz ve tüzük değişimi gibi konulardan ötürü belki de geç başlandı. İlk transfer Arnavut orta saha Lorik Cana oldu. Hayırlı olsun camiaya.

Resmi sitede yüklenme oldu tabii. Herkes Cana haberini okudu ama benim gözüme başka bişey battı.Başka bir resmi açıklama da Hollanda'da Eindhoven ve Rotterdam'da  futbol okulunun açıldığını belirtiyordu. Çok çok hoşuma gitti bu iş. Hani Galatasaray'ın vizyonunun ne kadar geniş olduğunu ölçecek bir hareket. Bırakın transferleri falan da bu işleri değerlendirin. Galatasaray vizyonunu genişletiyor, Galatasaray Dünya Kulübü olma yolunda...

Bu Futbol Okullarının daha da genişlemesi dileğiyle...

Resmi Sitesi : www.galatasarayim.nl

7.08.2010

Lorik Cana Galatasaray'da


Ve mutlu son. Uzun zamandır Galatasaraylı taraftarların beklediği ve beklediğimiz yabancı transferinde ilk gelen isim Sunderland'in kaptanı Lorik Cana oldu.

Galatasarayımıza hayırlı olmasını diliyoruz.

Başarılar Cana

Hâla bekliyoruz Boşque... { Almanya 0-1 İspanya }


Kariyerine, futbol bilgisine, yaptıklarına sonsuz saygım var Del Bosque'nin. Türkiye'ye geldiğinde en az Rijkaard kadar heycanlanmıştım. İspanya'nın başına geçince Aragones'in takımının aynı şekilde devam edeceğini düşümüştüm.

Grup maçlarında İspanya kazanıyor, ortada eksik birşey gözüküyordu. O harika futbol oynayan İspanya'nın eski teknik direktörü de Türkiye'de yerden yere vuruluyordu. Türkiye'den kovulan bir diğer adam ise Aragones'in takımının adeta kimyasını bozuyor. Kimyası bozulan takım grup maçlarında kazanıyor, kazanıyor, kazanıyor ama futbol eski tadında görünmüyordu.

Dünya kupasında da değişen birşey olmadı. İspanya yine kazanıyor, yine kazanıyor. Takımı sırtlayan oyuncu David Villa'ya adeta sen oynatma deyip sol kanatta görev veriliyor. Bi numarasını göremediğimiz Busquets'de bana göre turnuvanın en iyi orta 2-3 orta sahasından biri olan Cesc'e tercih ediliyordu. Formsuz Torres'te son maça kadar bankoydu.

Daha önce de yazılarımda belirtmiştim, bizim göremediğimiz neyi görüyor Bosque şu Busquets'de. Formsuz Torres'in yerine neden Llorente oynatılmıyor, David Silva neden yok, bu böyle sıralanır gider.

Almanya maçında oynanan oyun da diğer maçlardaki gibiydi. Ön plandaki oyuncular farklıydı sadece. Her maçta dümeni devralan Villa bu kez suskun, İniesta-Xavi ve savunmayı topalayan Puyol'a bakıyordu İspanya.

Del Bosque kariyeri, başarıları ne olursa olsun, bu turnuvada sınıfta kalmıştır gözümde. İspanya eğer finale kadar yükseldiyse bunun arkasında tamamiyle futbolcular vardır. ( Busquets hariç ).

Puyol... ne kadar övsek, alkışlasak yetmez... Del Bosque'yi bugün kurtaran isimdi desek yeridir galiba...

Son bir maç kaldı... Ne diyelim...Hâla bekliyoruz, özlediğimiz İspanya'yı...

7.06.2010

Haydeee.



Sabahın erken saatlerinde NTVSpor'da rastladım. Başta spekülasyon sandım ama resmi siteyi açtım hakikaten Keita Katar'a transfer oldu yazıyordu. Moralim bozuldu gerçekçi olalım ki ...

Evet Galatasaray'ın mâli bir sıkıntı içersinde fakat bu değil ki elindeki değişilmez oyuncularını satsın. Bazı maçları bile Keita var diye izliyordum. Sağ kanatta taraflı tarafsız herkesin iyi oyuncu sözünü topluyordu çeşitli yanlışlarına rağmen. Biraz da sanki Haldun Üstünel'in aldığı adamları satma yolunda ilerleniyor umarım bu benim kuruntumdur...

Ayrıca herkes Katar'a rekor fiyatlarla oyuncu satar , bizde normal fiyatlarında veriyoruz. Herkes Ruslara bol bol kakalar biz Hasan Kabze'yi , Tomas'ı yok fiyatına vermiştik.

Şimdi Elano satılacak mı ? Satılmayacaksa ve yerine transfer yapılmayacaksa 4-3-3'ün sağında Elano oynayacak demektir. Umuyorum ki Keita'nın satışında Rijkaard'ın da onayı vardır , umarım !

7.05.2010

Maradona kalsın ama...



Arjantin kupanın en renkli ve en iyi oynayan takımıydı. Gel ki Almanya'ya kadar. Katı disiplinli , koşan bir Almanya Arjantin'i darmadağın etti. Bunun sebepleri neler bunu iyi araştırmalı.

Diego'nun Arjantin'e bir hava kattığı aşikar. Fakat bi yerlerde hata yapıyor. O hata şu ki , Arjantin takım gibi oynayamıyor. Takım savunması ve takım oyunu çok alt seviyelerde. Almanlar bunun tam tersi olunca ve ilk golü de erken atınca böyle bir skor ortaya çıktı.

İkinci hata da orta saha kurgusu. Bundan tanıdığım herkes şikayetçi. Yanlış kuruyor orta sahayı. Di Maria - Mascherano ve Maxi üçlüsü bekleneni verecek kapasitede değiller. Cambiasso'yu neden almadı hiç bir fikrim yok ama bundan sonraki süreçte bu takıntısını üzerinden atması lazım. Yoksa Arjantin'in kadrosunun zenginliği hiç bir takımda yok..

Yani Maradona'nın eksikliği tecrübesizlik oldu. Yanına iyi bir yardımcı verilirse belki farklı şeyler olabilir Arjantin'de. Arjantinliler Maradona'yı çok seviyor ve kalmasını istiyor. Maradona da kalmayı çok istiyor bence...

Gece sonu resimleri #8

Adam kral beyler...


Irkçılığa Hayır !...



Martin Palermo ve " Giden Günlerim Oldu "



Sen Ağlama....




7.03.2010

Kahraman Suarez ve Uruguay !



Bu Afrika Dünya Kupası ilk grup aşamalarında çok sıkıcı , hoş maçlar olmayan bir kupa görünümündeydi. Bazı maçları izlemiyorduk dahi. Şimdi ise Afrika'daki Dünya Kupası tarihi kupalardan biri oluyor. Özellikle dün ki maçlardan sonra...

Önce Hollanda sürpriz yaptı. Sonra Uruguay-Gana maçı.. Gerçekten olağanüstü. Kupada eller de konuşuyor tıpkı 86'daki Tanrı'nın eli gibi. Önce Fabiano şimdi Suarez. Fabiano'nun ki biraz çakalca ama Suarez'in ki tam dramatik oldu. 2.Turda G.Kore'yi Suarez'in golleriyle geçmişti. Dün gece de 120. dakikada gole giden topu elle keserek Uruguay'ı yarı finale taşıdı. Uruguay'ın milli kahramanıdır artık Suarez...

Uruguay'ı kısaca değerlendirirsek , gerçekten bütün bir takım oyunu oynuyorlar. Defans yapmayı da çok iyi biliyorlar bunun sayesinde buralara kadar geldiler. Arjantin yada Almanya ile oynayacaklar , belki elenirler ama kupaya renk katan takımlardan biriydi.

7.02.2010

Comeback ! { Brezilya 1-2 Hollanda }



Günün ilk maçı kupanın da en zevkli maçı oldu. Gerçekten hem sürpriz oldu , hem de çok zevkli maç oldu. Brezilya'da Felipe Melo öne çıktı. Hollanda'da Sneijder. Hollanda'nın golleri Melo (k.k) ve Sneijder'den geldi. Brezilya'nın tek golü Robinho'dan geldi..

Maçın ilk yarısında görüntü şuydu ki , Brezilya Hollanda'yı rahat eleyecek , Hollanda yine gruplardan iyi çıkıp , elenecekti. Genel görüş buydu lakin öyle olmadı. İlk yarıdaki iyi oyunu koruyamadı Brezilya. Golü erken bulmasıyla Hollanda oyundan da düştü , işi bitirecek golü bulamadı. İlk golde Robinho'nun becerisi gole güzellik kattı. Felipe Melo'nun goldeki pası da akıl doluydu.

İkinci yarı kabus gibiydi Brezilya için. Önce Felipe Melo'nun şanssız golü sonra Sneijder'in şok golü. Brezilya için şok oldu bu gol çünkü. İkinci golde geldikten sonra Brezilya'nın sinir katsayısı da arttı , gerginlikler başladı saha içinde. Japon hakem bu gerginlikleri iyi yönetti,  genel olarak maçta beğendim bende iyi yönetti bu kritik karşılaşmayı ve sınıfı geçti.  Son dakikadaki Hollanda'nın yakaladığı pozisyon da kupanın ilginç görüntülerindendi. 3 e 1 yakalamasına rağmen Kuyt topu kaptırdı ve üçüncü golü bulamadı Hollanda.

Felipe Melo'nun kırmızı kartı  kırmızı değil , kırmızının üstü bir kart olması gerekli. FIFA'nın Felipe Melo'ya artı bir ceza verecek mi bilmiyorum ama yüzde yüz verilmeli. Günün şanssız ismi oldu Melo...
Dunga'nın da görevi bırakması an meselesi diye düşünüyorum. Şanssız deneyim.

Hollanda şimdi finale doğru yürüyecek. Önlerinde İspanya yada Paraguay olacak. İspanya olursa , yine zevkli bir mücadele izleriz ama Hollanda eleyebilir mi o belirsiz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails