3.30.2010

İbraCadabra ! - Dünya Futbol Oynuyor !

Zevkli derbilerimizden (!) sonra bu tür görüntüleri görünce "oha" diyoruz. Hakikaten de Barcelona farklı bir dünyada top oynuyor.

Barca'nın son harikası. Orta geliyor , İbra sırtıyla Messi'ye bırakıyor. Hani Messi bunu gol yapsa unutulmaz bir gol olurdu herhalde. İşte o pas ...

Sportif Cümleler [Burak Eren] Röportajı



Bloglar aleminin tanıdık isimlerinden olan Burak Eren ile röportaj kuşağımızı açıyoruz. Verdiği içten cevaplar için teşekkür ediyor , başarılarının devamını diliyoruz.

- Blog dünyasında çoğu takipçinin bildiği kesindir ama yine de kimdir , ne değildir soruları karşılıksız kalmasın. Kimdir Burak Eren ?

En zorlandığım soru olmuştur her zaman :) Burak Eren 10.10.1987 doğumlu, Galatasaray ve Samsun sevdalısı, her şeyin ötesinde sporu çok seven {yapmaktan öte izlemeyi}, bu izlediklerini de yazmayı çok seven bir halk insanıdır. Kendisi Açıköğretim Üniversitesinde cebelleşir, ders yapmayı hiç sevmez ve bu yüzden süper bir öğrencilik hayatı geçmemiştir.

- Derbiyle başlayalım sıcağı sıcağına.. Ne olacak bu derbilerin keyifsiz hali ? ve tabii Galatasaray'ın durumu ?


Fenerbahçe derbilerinde yaşananlar psikolojik bir etki diyemeyeceğim. Çünkü Galatasaray'ın futbolcu yapısı her sene yenileniyor, yeni futbolcular geliyor ve bu yüzden ilk kez Fenerbahçe derbisi oynayan birinin yılların psikolojik etkisinden falan etkilendiğini düşünmüyorum. Galatasaray'ın çoğu maçta yaşadığı bir şanssızlık var ve bunu kıramıyor. Ama hedef maçlarına baktığımızda da hep Galatasaray'ın kazandığını görüyoruz. Malesef Fenerbahçe derbilerde neyi, ne yapması gerektiğini iyi biliyor. Mesela kendi sahalarında oynadığı maçlarda taraftar desteğini arkalarına alarak, müthiş bir psikoloji uyguluyorlar, Ali Sami Yen'de ise oyunu kendi hakimiyetlerine alıp, yavaşlatıp, asla panik olmuyorlar. Galatasaray'ın Saraçoğlu'nda yapamadığı malesef bu. Favori çıktığı maçlarda bile kazanamamasının sebebi sürekli kendi sistemini rakibe uyduramaması oldu.

Galatasaray'ın durumu ise bu sezon pek iç açıcı durmasa bile geleceğe yönelik güzel hamlelerden oluşuyor. Rijkaard ne olursa olsun ödün vermeden kendi sistemini uygulamaya çalışıyor. Ama 4-3-3'ün temel kalbi olan orta saha futbolcularımız bu sisteme uymadıkları için istikrar sağlayamıyoruz. Mehmet Topal, Ayhan, Barış Özbek ve Mustafa Sarp malesef bu sistemin futbolcusu değiller. Elano'da bu futbolcularla beraber oynayınca onların dilinden anlamıyor gibi hareket ediyor. Burada Elano'ya hak vermek mümkün ama fark yaratan bir futbolcu her koşulda kalitesini konuşturur. Sezon başında Arda Turan'ın bu orta sahayla yaptıkları gibi. Sezon içerisinde yaşanan sakatlıklar ise transfer dengesini bozdu ve bir spoter, orta saha alacakken mecburen ofansif futbolcu transferleri gerçekleştirdik. Şampiyonluk çok zor görünüyor ama Sabri, Caner Erkin, 4-3-3, yapılanma gibi hamlelere baktıkça geleceğimiz iyi olabilir. Mutlaka Rijkaard'la yola devam etmek, daha uzun bir sözleşme imzalamak gerekiyor. Çünkü bu işler 2 senede olabilecek işler değil. Türkiye çok farklı bir yapıyla karşı karşıya. Neeskens'in dediği gibi devrimler bir günde olmaz.

- Volkan Demirel'in hareketi hakkında ne düşünüyorsun? Bugün özür de diledi ama...


Volkan Demirel'in hareketi elbette çok yanlış, özellikle maçta oluşan dostane havaya baktığımda hiç ama hiç yakışmadı. Sadece bu harekete değil bu futbolcunun yapısına baktığımda karakter anlamında asla bir Rüştü Reçber olamayacak ama Türkiye'nin de şu an en iyi kalecisi olduğunu kabul etmek lazım. O hareket bir bakıma sizin Leo Franco eliyle top tutamazken, ben nasıl tutuyorum der gibiydi :) Gerçi bende olsam aynı hareketi yapma potansiyelim olduğundan Volkan'a kızmıyorum. Ama yapılmaması gereken bir durum. Özür dilemesi de zaten suçunun olduğunu gösteren bir durum.

- Ligin bundan sonraki akıbeti nasıl olacak sence ? Bursaspor mu , Fenerbahçe mi , Beşiktaş mı , Galatasaray mı şampiyon kim olacak ?


Bursaspor şu an en büyük favori gibi duruyor. Çünkü oynadıkları istikrarlı bir futbol var ve çoğu maçını kendi sahasında oynayacak. Gerçi Galatasaray deplasmanı ve Beşiktaş maçlarının olması fikstür anlamında çok da bir avantaj olmadığının göstergesi. Beşiktaş ise benim şampiyon adayım. Çünkü Mustafa Denizli forma girdi ve geçen sezon olduğu gibi oynadıkları her maçı kazanma modundalar. Ama son zamanlarda yaşanan sık sakatlıklar Beşiktaş'ın handikapı. Fenerbahçe ise Galatasaray galibiyeti ile beraber üzerlerinde oluşan ölü toprağını attı ve yeniden canlandılar. Daum'un her maçı 1-0 kazanalım yeter felsefesinin son 4 maçta Fenerbahçe'nin gol yememesinden anlayabiliyoruz. Galatasaray ise bundan 3 hafta önce şampiyonluğun en büyük adayıydı ama şimdilerde bunu söylemek zor. Büyük maçlarını atlatmış olması, rakiplerin birbiriyle oynayacak olması avantaj ama futbol istikrarlı olmadığından şampiyonluk zor diyorum. Hatta Şampiyonlar Ligi bileti bile zor.

- Sene başından beri Rijkaard üzerine basın üzerinden çok fazla yükleniliyor. "Hoca değil" , "Başarısız" gibi yorumlar yapılıyor. Rijkaard bir devrim mi ? Yoksa sene sonu yada seneye yollanacak bir teknik direktör daha mı kurban edilecek ?

Sadece futbolcuların maçdan bir gün önce kampa alınmamasından bile devrim söylemine başlangıç yapabiliriz. Çünkü Türkiye'de yıllardır futbolcular kampa alınır ama elle tutulur başarı yok. Biraz da kampa almamayı denemek lazım. Rijkaard'a teknik direktör değil diyenin zaten futbol görüşünden şüphe duymam, onun futboldan anlamadığını da düşünmem. Hollanda ve Barcelona kariyeri ortada. Üstelik bu takımlarda kurulu bir düzenin, başarının üstüne gelmeyip kendi felsefesiyle başarıya gitmiş bir isimden bahsediyoruz. Galatasaray takım olarak bu sezon başarısız olabilir ama Rijkaard'ın nimetlerini gelecek sezondan itibaren izleyeceğiz. Sezon sonunda da kesinlikle yollar ayrılmayacaktır. Camiadan da bu yönde bir baskı geleceğini düşünmüyorum. Çünkü Rijkaard çok farklı bir isim.

- Galatasaray UEFA Avrupa Liginden neden elendi? Tek sebebi forvetsizlik miydi ?


Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nden elenmesinin sebebi yukarıda dediğim gibi devre arası transfer politikasının sakatlıklar yüzünden bozulmasıdır. Bir stoper ve orta saha ile iş bitecekken Baros ve Kewell'ın sakatlıkları bütün dengeleri bozdu. Hücumcular alındı, Baros'un sakatlığı uzadı falan derken o karmaşa ortamında Atletico Madrid'e elenmek durumunda kaldık. Tek sebep elbette forvetsizlik değil ama forvetsizlik en büyük etken.

- Kongre yapıldı. İki Adnan'dan Polat olanı kazandı. Seçim süreci boyunca Adnan Öztürk'e ve vaatlerine nasıl bakıyordun? Polat'ın seçilmesi neleri getirecek ?


Hepsinden önce sağlam bir muhalefetin olması ve seçim sürecinin son derece düzgün geçmesi kazananın Galatasaray olduğunu gösteriyor. Adnan Öztürk asla boş bir aday değildi ve aldığı oy oranından bunu görebiliriz. Seçimlere son derece iyi hazırlanmıştı ve söylemleri etkileyiciydi. Ama Galatasaray'ın aradığı istikrar ortamı ve Adnan Polat'ın kurumsal hamlelerine baktığımda Galatasaray'a kattığı vizyon ve değerler en azından bir dönem daha seçilmesini gerektiriyordu. Ayrıca karşısına sağlam bir adayın çıkması Adnan Polat'ın bu işe daha sağlam sarılmasının sebebi olmuştur. Muhalefet her zaman iyidir ve buna öcü gözüyle bakmamak gerekiyor. Yani Adnan Öztürk seçilseydi liseciler falan iş başında olacaktı söylemleri saçma. Zaten liseciler Adnan Öztürk'ü desteklese yüzde 70 oyla başkan şu an o olurdu. Galatasaray Lisesi bence Galatasaray'ın en büyük gururu ve diğer Dünya takımlarından bizi ayıran etmendir. Adnan Polat'ın seçilmesi ise Galatasaray'a bu iki senede başlatılan projelerin meyvelerini toplama ve yeni projelerin yürürlüğe girmesini getirecek. Böylelikle bir istikrar ve ekonomide canlanma görebileceğiz.

- Genel olarak Avrupa ekiplerine ve kupalara baktığımızda şu durumu görüyoruz. Bir Premier Lig orta sıra takımı Fulham Juve'ye fark atabiliyor. Öte yandan İspanya Ligi 11.cisi kadro kalitesi açısından büyük bir fark olmayan Galatasaray'ı da eleyebiliyor. Bunun sebebi sence nedir ?

Bunun sebebi tamamen Avrupalılık. Adamlar olaya çok farklı bakıyorlar. Fulham ilk maçta aldığı skorun ardından kimse kendilerine şans vermiyorken turu geçmeyi başarabiliyor, Atletico Madrid ise ne durumda olurlarsa olsunlar kalitelerini ortaya koyabiliyor. Mesela Lille'de Fenerbahçe'de iyi bir takım değil ama turu geçebiliyorlar. Bunun adına Avrupalılık diyorum ve bizde inşallah o günleri görürüz.

- Galatasaray Bayan Basketbol takımı Türkiye Kupasında 13 yıl aradan sonra zafere ulaştı. Ancak gerek Basketbol'da gerekse diğer amatör branşlarda Fenerbahçe'nin üstünlüğü söz konusu. Yatırımdan kaynaklanan bişey mi ? Yoksa farklı nedenleri mi var ?


Fenerbahçe'nin erkek basketbol takımına bakınca Ülker'in büyük desteğini, çok övülen bayan voleybol takımında ise Acıbadem desteğini görüyoruz. Bunlar çok iyi sponsorlar ve bunların gücü sayesinde bir üstünlük söz konusu. Ayrıca Aziz Yıldırım bu branşlara sponsor desteğine güvenerek fazla karışmıyor ve takımlar profesyonel kişilerin elinde. Galatasaray'da ise bu sponsor gücü olmadığından ve şubeler düzgün kişilere emanet edilmediğinden başarıdan söz etmemiz güç. Sadece bayan basketbol takımı iddialı durumda. O da bir gelenek ve maliyeti düşük bir iş olduğu için. Bayan basketbol takımının Galatasaray açısından yeri çok farklıdır. Bu genenekte o branşa yatırım yapılmasını sağlıyor.




- Biraz kişisel sorulara da ağırlık vermek istiyorum. Hiç Ali Sami Yen'e yada diğer büyük statlarda bir maça gittin mi ? Hangi maçtı o ?


Ali Sami Yen'i geçtim hayatımda İstanbul'a bile gitmedim :) Sami Yen'e gitmemek belki büyük eksiklik ama İstanbul'u hiç aramıyorum. 13 sene boyunca İzmir'de yaladığımdan Atatürk Stadı'na Galatasaray her geldiğinde elbette gittim. Gittiğim maçlar genelde Galatasaray - Altay, Göztepe ve Karşıyaka olduğu için çok büyük bir maç sayamam. Ama Galatasaray'ın Altay'ı 5-4 yendiği maçı da unutamam. Yağmur altında izlemiştik.

- Ekürin Serap Bahar ile güzel bir uyumunuz var. Aranızda zaman zaman anlaşmazlıklar yada fikir uyuşmazlıkları oluyor mu ?:)


Aramızda elbette anlaşmazlıklar ve uyuşmazlıklar oluyor. O olmasa zaten hayat çok sıkıcı olurdu ve blog bu günlere gelmezdi. Biz bütün sorunları konuşarak hallediyoruz, blog üstünde sürekli yenilikler düşünüyoruz ve bu sayede iyi bir ikili olduk diyebilirim. O olmasa yalnız blog kesinlikle olmazdı.

- Sofistike Sportive Blog'u yeni açtık sende biliyorsun. Nasıl buldun blogu ve yazıları? Kısa bir değerlendirme yaparmısın bizim için..


Seni zaten uzun zamandır tanıyor ve fikirlerine önem veriyorum. Çoğu zaman bazı konularda uyuşmuyor olmamız, benim sevdiğim birisi olduğunu gösteriyor. Çünkü dediğim gibi sürekli anlaşıyor olmak hayatı sıkıcı kılar :) Blog henüz yeni olmasına rağmen güzel bir giriş yaptı, yazılar güzel ve zaman geçtikte daha iyi olacağına inanıyorum. Bu işe zaman ayırırsan, sürekli ilgilenirsen blog yazmak çok zevkli bir iş. Başarılar diliyorum...

3.29.2010

Parola : 7x7 !



Dün geceki derbi maçından sonra orta saha için çeşitli alternatifler aramaya başlaması gerekiyor Galatasaray'ın. Evet derbi bi şekilde kaybedildi ama lig hala devam ediyor ve kalan maçın 7'si de Anadolu takımlarına karşı. Üç deplasman var İbb'yi saymazsak , dört ev sahibi olacağı maç. Çok büyük avantaj. Fenerbahçe'nin ve Beşiktaş'ın iki derbisi var. Bu maça gelene kadar da fark 5 puandı. Şimdi de 5 puan fark var. 7 de 7 yapmamız halinde ikinciliği garantiliyoruz. FB-BJK maçında puan kaybeden bi taraf olacak mutlaka.

Peki ya kalan maçlarda nasıl diziliş göstereceğiz ? Leo Franco bundan sonra oynar mı , oynamalı mı ? Orta sahanın çözümü nasıl olacak ?

Öncelikle Leo Franco kötü bi gol yedi. Hatası var elbette. Lakin bu durumda sadece derbinin etkisi yok. Derbi maçına kadar süre gelen maçlarda aklımızda kalan bir performansı olmamasından ötürü ıslıklandı ve bu kadar tepki aldı. Kimse bana Leo Franco'nun kötü kaleci olduğunu anlatamaz. Bu kadar kariyer yapmış , İspanya'nın gedikli kalecilerinden olmuş , Milli Takım'da oynamış. Daha ne olabilir ? Daha öncede çeşitli yerlerde söylemiştim. Yediği gollerin çoğunda top çıkarılması imkansız yerlere gitti. Şansının kurbanı oldu biraz da. Fakat dün akşam hakikaten hatalıydı. 1-0 geriye düşmüş bi takımın kalecisi ıslıklanır mı ? Doğru mu ? Hayır , kesinlikle kimsenin böyle bir hakkı yok.

Gelelim orta sahaya. İlk 5'teki takımların en zayıf orta sahasına sahip bir takım olan Galatasaray'ın yıllardan beri süren defansif orta saha yada oyunu iki yönlü oynayabilen futbolcu eksikliği hala var. İnamoto'lar , Petre'ler , Linderoth'lar hiç biri çare olamadı. Ya iyi değillerdi , ya sabredemedik yada hayatında doktora gitmeyen futbolcular bizde tıp üzerine doktora yaptı. Kalan 7 maçımız var. Eldeki orta sahalar Elano,Barış,Mehmet,M.Sarp,Ayhan ve Emre Çolak. Bunlardan çıkarılabilecek en iyi malzemeyi çıkarabilmek önemli. Frank Rijkaard bunun da yolunu bulabilir ama bence artık Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'a bizim tahammülümüz kalmadı. Adam eksiltemiyorlar , defans yönleri zayıf , iyi pas yapamıyorlar , doğru hamleler yapamıyorlar. Artık kalan süreçte bize tecrübe lazım. Bu yüzden üçlü orta sahamın ilk oyuncusu Ayhan Akman. Tecrübesiyle kalan maçlarda çok işimize yarayacak. Hem adam eksiltiyor hem de oyunu iki yönlü oynayabiliyor. Tek kötü yanı onun da Sabri gibi adının dokuza çıkmış olması. Geriye oynaması üzerine çok konuşuluyor hep baskı üstünde. Profesyonelce bunu kaldırır Ayhan.

İkinci oyuncum elbette Elano. Dün derbide çok fazla etkili olamadı ama bana göre takımın değişilmezidir. Rahat oynayabildiğinde bu tip oyuncular öne çıkar. Rahat oynatacaksınız Elano'yu.

Üçüncü olarak artık Barış-Mehmet-Sarp üçlüsünden birini seçebiliriz. Ben Mehmet Topal'ı seçerim top çalma özelliğinden ötürü. Bu üç futbolcu da Galatasaray'ın orta sahasını kaldıracak güçte değil. En az birinin oynaması gerekiyor , ikisine , üçüne görev verince olmuyor. Gördük , görüyoruz.

Şampiyonluk imkansız değil. Kapanmayacak fark yok. Maçlar oynanmadan kazanılmaz. Önce inanmak gerek. Taraftarı bu saatten sonra şampiyonluktan başka hiç bişey tatmin etmez.
Bu yüzden parola : 7x7

3.28.2010

Kurt atamayınca köpeklerin maskarası olurmuş !




27.hafta derbi mücadelesinde Galatasaray-Fenerbahçe maçında Selçuk'un attığı golle deplasman ekibi 0-1 kazandı. Kısacası yine Fenerbahçe klasiği oldu. Futbol şansı yine Fenerbahçe'nin yanındaydı. Beklenmedik bir vuruşla Selçuk golü attı. Maçı Galatasaray'dan kopardı. 70. dakikadan sonra klasik Ali Sami Yen sessizliği ve oyundan düşen 11 parçalı adam vardı. Değinilecek çok şey var...

Bir laf vardır. Kurt kocayınca , köpeklerin maskarası olurmuş. Galatasaray da aynen böyle oldu. Son Trabzon maçında da yine iyi oynadı ama bireysel hatadan gol yiyip aynı skorla kaybetti. Bu hatalar neden oluyor ? Bunu biz kendi açımızdan konsantrasyona bağlayabiliriz. Ya futbolcular iyi motive olamıyor , motive edilemiyor yada bu futbolcular çok kaliteli futbolcular değil. Kafasıyla top oynayan futbolcular değil. Şimdi takıma bakıyorsunuz , Neill var bir Aussie. Orta sahaya kadar olan bölümde kalitesini belli ediyorsa gözümüze batıyorsa bu oyuncu demek ki ötekilerden çok daha kaliteli bi futbolcu. O zaman ne yapmalı ? Kalite sayısını artırmalı. Kanat adamı ala ala artık kucak kucağa oynatacağız adamları buradan bu gözüküyor. Yeni sezonda ilk iş iki orta saha ve bir stoper alınmalı. Rijkaard kimi istiyorsa o alınacak. Avrupa'da kupa kaldıracağız demekle kupa kalkmıyor maalesef.

Maç boyunca kimse bana Galatasaray kötü oynadı demesin. Galatasaray gayet iyi oynadı. Hem ofansta hem defansta etkiliydi. Gol pozisyonuna kadar kaleye yaklaştırmadı. Zaten amaç buydu geride kalabalık kalarak Fenerbahçe'yi içeriye yaklaştırmadı. Fenerbahçe atarsa uzaktan gol atabilirdi , Selçuk bin tane vursa biri gol olurdu oldu. Leo Franco'nun çok büyük hatası var golde. Leo Franco'nun zaten sezon başından beri çeşitli sorunları var. Çok açık ve net bir şekilde. Sezon sonu gidecek sanıyorum. Ufuk Ceylan için bişeyler yapılmalı. Eğer topu sürmesinden yana bir sıkıntı varsa öğretilir henüz çok genç. Neden Galatasaray'dan bir kaleci çıkmasın ?

Bir not UltrAslan'a. O statta 25 bin kişi Galatasaraylıysa skor 7-0 olsa takımını desteklemeli. Eğer bir farkla gerideyse hemen susuyorsan hiç gelme o stada. Son 15 dakika Fenerbahçe taraftarının sesini duyduk. Yazıklar olsun tek kelimeyle.

Son kısımda fitne basına değineceğim. Maç bitti Telegol'ü açtım yine çıkmış bizim beşli sallıyorlar. Galatasaray çok kötü oynamış. Rijkaard hoca değil falan feşmekan. Ey spor camiası sorarım size Fenerbahçe'nin kaç pozisyonu var , Galatasaray'ın kaç pozisyonu var. Hani Gio. o golü atsa överlerde överler. Kurt atamayınca köpeklerin maskarası oldu. Ben bir Galatasaray taraftarı olarak Rijkaard'ın sonuna kadar arkasındayım. Onun sistemine uygun oyuncular getirilsin. O zaman göreceğiz bişeyleri. Şampiyonluk bitmiş gibi bi hava yaratılıyor. Altı üstü fark 5 puan. Bu maça gelmeden önce de 5 puandı hala 5 puan. Kalan maçlarını kazanırsa Galatasaray şampiyon olur. Bugünden itibaren fikstür avantajı Galatasaray'dadır.

İnadına Rijkaard,inadına ekol , inadına devrim !

Galatasaray - Fenerbahçe




Zaman geldi çattı. Yaklaşık 6 saat sonra maçın ilk vuruşu yapılacak. Maç başlarken hava aydınlık olacak. Hava 10 derece civarlarında olup , yer yer yağmur bekleniyor. İki takımda da eksikler bulunmakta. Galatasaray'da Gökhan Zan,Kewell bu maçta sakatlıkları sebebiyle oynayamayacak. Arda 18 kişilik kadroda. Fenerbahçe'de ise sakatlıkların çok olması göze çarpıyor. Cristian,Uğur Boral,Ali Bilgin , Emre Belözoğlu ve Deniz Barış'ın sakatlıkları sürüyor.

Az önce son dakika haberiyle Emre'nin oynamayacağı açıklandı. Bu maç içinde herşeyi değiştirecektir. Takım dizilişi , oyun mantalitesi tümünü değiştirecektir. Bu yüzden Galatasaray'ı şu dakikadan öte daha fazla şanslı görüyorum ama derbi bu hiç belli olmaz. Zamanında bi maç vardı. Preko'lu Fenerbahçe Ali Sami Yen'de çok sürpriz bi galibiyet alıp , yenmişti Galatasaray'ı. Bugün de öyle olursa şaşırmam yani. Galatasaray bu Fener derbilerinde bi değişik oluyor.

Takım 11'leri tahminimce şöyle.
Fenerbahçe : Volkan,Lugano,Bilica,Gökhan,Vederson,Selçuk,Topuz,Özer,Andre S.,Alex,Guiza.
Galatasaray : Leo,Hakan,Servet,Neill,Sabri,Topal,Sarp,Elano,Keita,Giovani,Jo.

Kilit adamlar: Volkan,Guiza,Keita ve Elano.
Sonradan girip fark yaratacaklar : Baros , Deivid.

Sofistike Anket : Derbi maçın yıldızı.

Değerli takipçilerimiz maçın yıldızı olarak Meksikalı Giovani Dos Santos'ta birleşmişler. İkinci olarak Keita'yı seçmişler. Üçüncü Fenerbahçe'den Alex de Souza.

Önerilerimizi yaptık. 11'lerimizi verdik. Dileklerimizi sunduk. Artık söz futbolcularda. Umuyorum ki derbiye yakışır futbol ve dostluk kardeşlik içinde göreceğiz.

Başarılar Galatasaray ve Fenerbahçe.

3.26.2010

Milat olsun bu derbi !



Derbi vakti gittikçe yaklaşıyor. Bursaspor'un avantajı hala sürüyor. Hafta başında Özhan Canaydın'ı kaybetmemiz hepimizi ve tüm spor camiasını çok üzdü. Canaydın hayata hep güzel tarafıyla bakan , sporu dostluk ve kardeşlik olarak benimseyen bir başkandı. Bu yüzdendi zaten Fenerbahçe'nin bayraklarını yarıya indirmesi , Beşiktaş'ın antrenmanda saygı duruşunda bulunması. Başkanı sevmeyen yoktu ama eleştiren çoktu. Bu işin ayrı bir boyutu.

Mehmet Ali Birand açıklamıştı vasiyetini. Birgün beraber konuşurlarken söylemiş , Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi Ali Sami Yen'de alkışlaması en büyük hayali ve isteği olduğunu. Bu yapılamayacak bişey değil. Neden derseniz Fenerbahçe şampiyon değil , lider değil herhangi bir başarı da yok ortada. Hani alkışlanırsa bi bakıma "bayram değil , seyran değil eniştem beni niye öptü" misali olur.Bu yüzden alkışlamak biraz abes ve yersiz olacaktır. Galatasaray Taraftarının herşeyden önce hiç bir olay çıkarmaması ve teknik direktörünün bir dünya ekolü olduğunu unutmamalı. Buna yakışır davranmalı...

Gelelim futbolculara. İlk maçta çok tatsız bir kavga yaşanmış ve tüm maça yansımıştı bu olaylar. Arda stresi kaldıramadı sahada kayboldu. Keita kaldıramadı , kırmızı kart gördü. Galatasaray tamamen etkisiz kaldı. Galatasaray'ın genel olarak yapısında var bu. Stresten çok olumsuz etkileniyor. Galatasaray kulübü ve camiasının yapması gereken şey , bu maçı gerektiğince az stresle , baskıyla ve sinir katsayısı düşük bir şekilde oynamak. Bunu yapmak da iki takım oyuncuları arasındaki etkileşimden geçiyor. Taraftarın iki takım sahaya çıkarken alkışlaması ilk ayak olmalıdır. Maç başladığında yine ıslıkla veya başka şeyle rakip takıma baskı yaratabilir. Bu demek değil ki maç başladı böyle yaptık , bitince dümdüz gidelim herşeye.. Bu da olmaz , çok tutarsız , yakışıksız olur. Maç başında neyse maç sonunda da -skor ne olursa olsun- sükunet elden bırakılmamalı.

Yukarıdaki resim Schalke - Borussia Dortmund maçından. Belli ki onlarda da biri vefat etmiş zamanında saygı duruşunda dostluk gösterisi sergilemişler. Sevgili Mehmet Demirkol da söylemişti. Benimde önerim budur. Özhan Canaydın anısına maç başında yapılacak olan saygı duruşuna iki takım oyuncuları karşı karşıya değil , elele veya kolkola dursunlar. Hem maçı yumuşatır , hem de ebedi dostluğumuzu pekiştirir. İntikam ile , siz yaptınız al biz size katını yaparız ile bir yere varıldığını görmedik.

Güzel futbol ve sahada 11 Metin görmek istiyoruz. Hem dostluğuyla , hem ruhuyla !


3.25.2010

Küçükken Galatasaraylı olmak !




Evet hepimizin küçükken ve şimdi sempati duyduğumuz takımlar var. Lakin bizim için bu pek önemli değil belki. Benimde şahsen küçükken Beşiktaş'a sempatim vardı , şimdi farklı şartlar ve başarılar insanları ve yılları etkiliyor. Yani çocukluk yaşlarında bakıyor herkes seviniyor , maçları izliyor doğal olarak etkilenip ben Galatasaraylıyım veya Beşiktaşlıyım diyor. 90-95 jenerasyonu genelde Galatasaray'a sempati duyar. Onun büyüdüğü dönemlerde Galatasaray Avrupa'yı dize getirirdi. Her Salı-Çarşamba akşamı biralar veya çaylar hazırlanır , Star TV açılır , deli gibi maç izlenirdi. Şimdi sağolsunlar şifre çıkarttılar , Smart çıkardılar işler değişti.

Bu dönemin rastgeldiği jenerasyonda çok genç ve kaliteli oyuncular var. Tabii çoğu oyuncu gönlünde yer alan takımı söylemekten kaçınır. Profesyonelce işini yapar , doğrusu da budur. Göç sonucu Almanya'da , Hollanda'da , Fransa'da büyüyen o jenerasyon Galatasaray'a ayrı bakıyor. Gurbet özlemi içinde o meşhur "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur!" sözü Galatasaray'a biraz daha yaklaştırmış gençleri ve çocukları. Bu jenerasyonun Fransa ayağında Mevlüt Erdinç var. Geçen aylarda söylemişti küçükken Galatasaraylı olduğunu. Bugünlerde bunu açıklayan yeni isim ise Borussia Dortmund'tan Nuri Şahin. Bir konferansta belirtmiş Galatasaraylı olduğunu.

Futbolculuk profesyonel iştir ama futbolcu Türk ise biraz daha değişiyor durumlar. Şuanlık Türkiye'yi düşünmüyor Nuri ama şartlar oluşursa ve Haldun Üstünel faktörü devreye girerse işler değişir. Galatasaray takımının bugün en zayıf kısmı orta saha. Hatta ilk 5 takım içindeki en zayıf orta saha kadrosuna sahip görünüyor. Nuri Şahin oyunu iki yönlü oynayabilen çok yetenekli bir oyuncu. Yani Galatasaray'ın aslında tek eksiği. Ne dersiniz belki Haldun Üstünel bu haberi duyup çalışmaya başlamıştır bile. :)

Çok ayıp !




Bu gece gördüm bu fotoğrafı. Resmi siteden alınmadığını düşündüm. Doğrulatmak için girdiğimde hakikaten öyleymiş. Resmen Paint püskürtmesiyle GFB yazısı yok edilmiş veya yok edilmeye çalışılmış. Bu büyük saygısızlıktır. Fenerbahçe taraftarının en büyük grubunu yok saymaktır. Neyin yarışıdır bu sayın Fenerbahçe yönetimi ? Bu kadar mı kör oldu gözünüz ? İlginç vallahi :). Ha eğer yönetim tasarrufu dışında bir durum var ise gereği yapılmalıdır diye düşünüyorum.

Şehirlerarası işkence !




Ligin 26.haftasına geldiğimiz şu günlerde derbi öncesi verilen puan kayıplarını şöyle bir incelemek istedim. Galatasaray'ın ligin başında en büyük ve güçlü aday gösterilmesine rağmen neden hala bu durumda bunun cevabını arıyordum. Cevap çok basit ve net. Şehirlerarası işkence...

26.haftaya girerken Galatasaray 53 puanla lider Bursaspor'un 5 puan gerisinde takibini sürdürüyor. Bu haftaki derbi çok büyük önem arzediyor. Zira Bursaspor'un Olimpiyat'ta alacağı 3 puan ligin kaderini büyük ölçüde değiştirecek. İşte Galatasarayın bu durumu nasıl kendi yarattığını görüyoruz. 26.haftaya kadar 13 deplasman maçına çıkan Galatasaray 10 ayrı şehir gezdi. Ankara'dan , Trabzon'dan , Eskişehir'den , Bursa'dan yenik döndü. Bir de meşhur Kadıköy sendromu. Yani Galatasaray , o Los Galacticos , Deplasmanlarda 5 kez mağlubiyet tattı. Bir de iki beraberlik var tabi Kayseri ve Beşiktaş ile. Skibbe dönemini şuan her açıdan hiç aratmıyor Galatasaray. UEFA ve Türkiye Kupası gitmiş , tek amaç şampiyonluk ama deplasmanda var olamayan bir Galatasaray. Ha geçen sene nasıldı bu durum derseniz , Lig sonunda 7 mağlubiyet, 3 beraberliği vardı.

Ne gitti , ne geldi ? Skibbe'li dönemden tek farkı ev sahibi olduğu maçlarda bu sene Galatasaray'ın üstünlük kurması. Başka ben hiç bir üstünlük göremiyorum. Frankfurt'a bakıyoruz , Bayern'i yenmişler. Kadroları mükemmel mi , hayır. Bütçeleri harika mı hayır. Peki ya en can alıcı soruyu soralım. Bu hafta derbiyi Fenerbahçe kazanırsa ne olacak ?

3.24.2010

Seks Olimpiyatlarına Bakarsak


Batı Kanada’nın en büyük şehri Vancouver geçtiğimiz ay içerisinde 21. Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yaptı. 82 ülkeden 2700 sporcunun katıldığı organizasyon görkemli bir açılışa sahne olduğu gibi, aynı görkeme sahip bir kapanışla sona erdi.

Olimpiyatların açılışında heyecanın ve coşkunun doruk noktasına çıkan en önemli anlardan birisi olimpiyat ateşinin yakılmasıdır. Olimpiyat ateşinin simgesel anlamından öte benim zihnimde farklı anlamları vardır.

Radu Mihaileanu’nun “Train de Vie” adlı filminde Nazi soykırımından, kendi imkanlarıyla aldıkları bir trenle kaçmaya çalışan Yahudilerin öyküsü anlatılır. Yine kendileri gibi kaçmaya çalışan “çingeneler” ile bir araya geldikleri ve onlarla bir ateş etrafında toplanıp karşılıklı müzikleriyle atıştığı sahnede, ortada yanan ateşe benzetirim olimpiyat ateşini. Pek çok sorunları olan bu insanların sorunlarını bir nebze olsun unutup; kültürel,dinsel ya da felsefi açıdan düşüncelerini ve yaşam tarzlarını bir araya getirip, beraber eğlenebilecekleri, dans edebilecekleri veya şarkılar söyleyebileceklerinin bir sembolüdür bu ateş aslında. Farklılıklar arttıkça bu ateş büyür esasında. Tıpkı olimpiyat ateşinin etrafına toplanan insanlar gibi. Pek çok farklılık taşıyan günümüz insanının sportif ruhun etrafında bir araya gelmesi etkileyicidir bu açıdan bakarsak. Zaten olimpiyat töreninin açılışında Kanada’nın şu anda nüfusunun yaklaşık yüzde 4’ünü oluşturan yerlileri önemsemesi ve onlara yaptıkları saygı duruşu da bu çerçevede daha da anlam kazanıyor.

Olimpiyatların bu tarafını bir kenara bırakırsak,Türkiye’den baktığımız zaman olimpiyatların en ilgi çekici kısmı sanırım dağıtılan prezervatifler oldu. Herhangi bir gençlik festivalinde de bu konu önemlidir zira, dağıtılan prezervatif sayısıyla gençlerin hangi eylemlerde ne kadar başarılı oldukları konusunda tespitler ortaya konur. Türkiye açısından oluşan sportif başarısızlıktan çok “seks olimpiyatları” lafına takılıp kalmak oldukça sinir bozucu olsa gerek. Sadece 5 sporcuyla katılabildiğimiz bu organizasyonda kısa bir özet geçmek gerekirse:

- Buz patenci Tuğba Karademir, artistik patinaj bayanlar kısa programda 21. sırada yer alarak, serbest programda yarışmaya hak kazandı. Tuğba Karademir, serbest programda 129,54 puan aldı ve 24 sporcunun yarıştığı müsabakayı sonuncu sırada tamamladı.

- Kayakçı Tuğba Daşdemir, bayanlar dev slalomda 1. turu 63. sırada, 2. turu 55. sırada tamamladı ve genel klasmanda 56. oldu. Daşdemir, alp disiplini bayanlar slalomun ilk turunda yarışa katılmayarak elendi.

- Kayaklı koşu bayanlar 10 kilometrede yarışan Kelime Çetinkaya yarışı 10.33.00'lık derecesiyle 69. sırada tamamladı. Çetinkaya, bayanlar sprintte 10.28.15'lik derecesiyle elemede ilk 30 sporcu arasına giremeyerek elendi. Çetinkaya 15 kilometre takipte de 48.46.0'lık derecesiyle 61. oldu.

-Kayakçı Erdinç Türksever de Alp disiplini büyük slalomda ilk çıkışını tamamlayamayarak, sıralamaya giremedi. Türksever, Alp disiplini slalomda da ilk turu tamamlayamadı.

- Kayaklı koşu dalında Sabahattin Oglago 15 kilometre serbestte yarışı 13.09.00'lık dereceyle tamamlayarak 95 sporcu arasında 77. oldu.

Vancouver’da Türkiye’yi temsil eden sporculardan her birinin elinden gelen mücadeleyi ortaya koyduklarına eminim. Orada yarıştıkları için bile her biriyle ne kadar gurur duysak azdır. Fakat bu idari anlamda yetersizlik ve altyapı sorunları olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 3’ü altın olmak üzere 15 madalyayla dönen Rusya’nın bunu başarısızlık olarak addetmesi ve Rusya Olimpiyat Komitesi başkanı Leonid Tyagachyov’un tüm sorumluluğu üzerine alarak istifa etmesi sanırım sporda bir gelenek oluşturabilmiş ülke olmanın gerçeği. 2006’da da Rus kamuoyundan ciddi eleştiriler gelmişti özellikle buz hokeyi ve artistik patinajdaki sonuçlarla ilgili. Bu tekrar edince, istifa olması kaçınılmaz oldu Rusya olimpiyat komitesi adına. Rusya’nın Sovyetler döneminden gelen başarılı sporcu yetiştirme geleneğinin ve bunu Amerika’yla rekabet haline getirdiklerinin elbette farkındayım. Fakat Türkiye’nin başarı kriterlerini ve spora bakışını göz önüne alınca, sporda gelişmişlik bir kenara emekleme çabalarından uzunca bir süre daha kurtulamayacağız gibi gözüküyor. Belki gerçek bir “seks olimpiyatları” olsaydı daha fazla ilgimiz olurdu!

3.23.2010

Kayserispor ve Tolunay Kafkas..




Kayserispor'da bu akşam saatlerinde yapılan basın açıklamasında Tolunay Kafkas'ın sözleşme uzatma isteğini reddettiği açıklandı. Sene başında ilk devreye kadar devamlı zirve yarışında bulunan ve ilk yarıyı lider kapatan Kayserispor'da ne oldu da bu karara vardı Tolunay Kafkas anlamış değilim.

Kayserispor Türkiye'nin beşinci büyüğü olmaya en yakın kulüptür. Hem stadıyla , hem şehiriyle modernliğin son seviyesine gelmiş bir şehir takımı. Lakin Tolunay Kafkas Gökhan ve Mehmet gittikten sonra takımı idare ettiremedi. Kötü oyuncular aldı ve Turgay Bahadır gibi bir ismi cesurca gönderdi. E Turgay'ın da bugün Bursa'da neler yaptığı ortada. Tolunay Hoca'nın sıkıcı futbol anlayışı ve Süleyman Hurma'nın her seferinde olayları kördüğüm etmesi Kayserispor'u gittikçe geriye götürüyor. Yani bu alanda Kayseri'nin en büyük derdi Tolunay hoca'dan çok Süleyman Hurma'dır. Transferlerinde hep bir sorun çıkması tesadüf olamaz.

Yeni gelecek isimler arasında taraftarlar Abdullah Avcı fikrinde birleşiyor. Seyircisiz bir İBB ile mucizeler yaratan Avcı , Kayserispor'u uçurur. Hem renkler de ona uygun. :)

Diğer isimler Abdullah Ercan ve Bülent Korkmaz. Kaptan Bülent'in Kayserispor'un yönetim yapısında hiç barınamayacağını düşünüyor ve biliyorum. Umuyorum Bülent Kaptan kendine yazık etmez.

Futbola Senin Gibi Bakmak..



22 Mart günü bir son dakika haberiyle sarsıldık sabah saatlerinde. Canaydın'ı kaybettik dediler. Yine yapmıştı bizim basın yapacağını. Daha sonra yaşadığını ve durumunun ciddi olduğunu duyduk. Haberlerde durumunun iyi gittiğini söylemelerine rağmen geceye doğru yeni bir son dakika kuşağıyla kaybettik Güzel Başkan'ı.

O'nun icraatlerine çoğu Galatasaraylı tepki gösteriyordu.Fakat hiç birimiz onu sevmiyor değildik. Fenerbahçe golünden sonra Kadıköy'de Aziz Yıldırım'ın elini sıkan tebrik eden çok güzel bir insandı. Belki biz onu anlayamadık , belki onun baktığı gibi bakamadık hayata , futbola. Biz veya onlar için herşey kazanmaktı. Onun içinse kazanmak neye yarardı kaybeden olduğunda...

Gidişin bile Fair Play'e sahne oldu. Ezeli rakipler baş sağlığı diledi. Çoğu rakip takımı tutan arkadaşlarım bizzat üzüldüklerini belirttiler. Bu derece güzel bir insan.

Mekanın cennet olsun , toprağın bol olsun Özhan Başkan...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails